22. Hukuk Dairesi 2016/27615 E. , 2020/627 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2016/27615 E. , 2020/627 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının 30/04/2012-15/07/2013 tarihleri arasında davalı iş yerinde iş makinesi- kamyon şoförü olarak çalıştığını ve iş akdinin haksız nedenle işverence feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, el altında bulunan aracı hasara uğrattığı, bu hususlarda resmi ve iş yeri tarafından tutulan tutanaklar bulunduğu, işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları nedeni ile iş veren tarafından yapılan feshin haklı olduğu, bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davacı taraf temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve buna bağlı olarak davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı Kanun'un 25/II-ı maddesinde işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, iş yerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya veya maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratmasının işverene iş sözleşmesini derhal feshetme hakkı veren hallerden olduğu belirtilmiştir. İşçinin iş görme edimini yerine getirirken özen borcuna aykırı davrandığı kasıt veya ihmal ve dikkatsizlik ile işverene zarar verdiği hallerde zarara uğradığını ispat yükü işverene, zararın oluşmasında kusuru bulunmadığını ispat yükü ise işçiye aittir.Somut olayda; davacının iş sözleşmesinin fesih gerekçesi 13.07.2013 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sebebi ile kusurlu bulunması ve işletmeye 30 günlük ücretini aşar şekilde zarar vermesidir. Bu bağlamda söz konusu trafik kazasında davacının kusurlu olup olmadığı uyuşmazlığın çözümünde önem arz etmektedir. Her ne kadar dosya içerisinde davacının kusurlu olduğunu belirtir trafik kazası tespit tutanağı ile araçta meydana gelen hasarın giderilmesine ilişkin 2807,00 TL’ lik bir fatura bulunsa da mahkemece kusur oranı ve zarar miktarının tespitine ilişkin alanında uzman kişilerden bilirkişi raporu alınmamıştır. Mahkemece, davacının eyleminin feshi gerektirecek haklı bir sebep teşkil edip etmediğinin belirlenmesi için kusur oranı ve oluşan zarar miktarının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu sebeple, yapılacak iş, feshe konu kaza ile ilgili mevcut tüm bilgi ve belgelerin dosya kapsamına getirtilmesi, konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile kazanın meydana geliş şekli ile kapsamı, davacının somut olay bağlamında mevcut kusurunun ve davacıya atfedilebilecek kusur var ise bu kusurun meydana getirdiği zarar miktarı ile oluşan zararda işçinin kusur oranına karşılık gelen zarar miktarının otuz günlük brüt ücretini geçip geçmediğinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ile oluşacak sonuca göre iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve buna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadığına karar vermekten ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Taraflar arasında davacının ücret tutarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Somut olayda davacı, davalı iş yerinde kamyon şoförü olduğunu, aylık net 1650, 00 TL ücretle çalıştığını bir kısmının bankadan kalanını ise elden aldığını iddia ederken, dosya içerisinde bulunan ücret bordrolarına göre davacının ücreti brüt 1.350,00 TL dir. Dönemin asgari ücretinin de 1.021,50 TL brüt , 803,68 TL net seviyesinde olduğu görülmüştür. Mahkemece yapılan emsal ücret araştırması sonucu; ... Ticaret Odası asgari ücretin % 50 fazlası ücret alabileceğini bildirmiştir. Davacı tanıkları davacının net 1650,00 TL aldığını davalı ... ... da davacının net 1.400,00 TL ücret aldığını beyan etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının bordolarda gözüktüğü gibi brüt 1.350,00TL net 1038,00 TL ücretle çalıştığı kabul edilerek dava konusu alacaklar hesaplanmış ise de, tüm dosya kapsamı, emsal ücret araştırması sonuçları ve davacı tanık beyanları ile özellikle davalı tanığının dahi davacının net 1.400,00 aldığı şeklindeki beyanı karşısında davacının iddia ettiği gibi net 1650,00 TL ücretle çalıştığının kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozma nedenidir.
4- Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının fazla mesai alacağının hesaplanması noktasındadır.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.Somut olayda; davacı dava dilekçesinde haftanın 7 günü 07.00-20.00 saatleri arasında çalıştığını iddia ederek fazla mesai ücret talebinde bulunmuş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının tüm bordrolarının imzalı olduğu ve fazla mesai tahakkukları bulunduğu gerekçesi ile fazla mesai ücret alacağı hesaplanmamış, mahkemece de aynı gerekçeyle talep ret edilmiştir. Ancak dosya içerisinde yer alan bir kısım bordroların imzasız olduğu ve bir kısmının ise imzalı olduğu halde tahakkuk içermediği görülmüştür. Örneğin; son ay bordrosu imzasız olup, Ocak 2013 ayı bordrosunda da fazla mesai tahakkuku bulunmamaktadır. Bu itibarla öncelikle davacı iddiası ve tanık beyanları birlikte değerlendirilerek davacının haftada kaç saat fazla mesai yaptığı tespit edilmeli ardından bordrolar tek tek ve detaylıca incelenerek Dairemizin yukarıdaki ilke kararı gereğince fazla mesai tahakkuku bulunmakla beraber bordroların imzasız olması ancak ödemelerinin yapıldığının anlaşılması karşısında bu dönemlerin hesaplamadan mahsup edilmesi, ödemelerin yapılmadığının anlaşılması halinde ilgili ay için hesaplama yapılması, fazla mesai tahakkuku bulunan imzalı bordroların ait olduğu ayların ise hesaplamadan tamamen dışlanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
5- Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.Davacının yıllık ücretli izinlerini kullanıp kullanmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı İş Kanununun 59.maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.Somut olayda, davacının 30.04.2012-15.07.2013 tarihleri arasında 1 yıl 2 ay 16 günlük hizmet süresine karşılık 14 günlük yıllık izin hakkına sahip olduğu, dosya içerisinde 13.05.2013 - 21.05.2013 tarihleri arasında 7 günlük, 10.06.2013-25.06.2013 tarihleri arasında ise 13 günlük yıllık izin belgesi bulunduğu ancak imzalı 2013 Haziran ayına ait bordroda 6 günlük yıllık izin ücreti tahakkuk ettirildiği ayrıca davacının izinde olduğu Haziran ayı içerisinde 12.06.2013 tarihinde şoförlüğünü yaptığı araç ile trafik kazasına karıştığı ve bununla ilgili tutanak ve belgelerin dosya içerisinde yer aldığı görülmüştür. Bu nedenle 10.06.2013-25.06.2013 tarihleri arasında ki 13 günlük yıllık izin belgesine itibar edilmeyerek davacının Haziran ayı içerisinde imzalı bordrosunda yer aldığı şekilde 6 gün ayrıca 2013 Mayıs ayında da 7 gün olmak üzere toplamda 13 gün izin kullanarak bakiye 1 günlük yıllık izin ücretine hak kazandığının kabul edilmesi gerekirken mahkemece hatalı gerekçeyle yıllık izin ücretinin ret edilmesi yerinde olmamıştır.
Anılan yönler düşünülmeden karar verilmesi bozma sebebidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, 20.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.











Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön