23. Hukuk Dairesi 2015/9541 E. , 2018/120 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

23. Hukuk Dairesi 2015/9541 E. , 2018/120 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin, üyelerinin ... Bankası'dan çektiği kredilerde kefil olduğunu, bu kredilerin 1997-2001 tarihleri arasındaki geri ödemelerinde sorun bulunduğunu, Bakanlık müfettişlerinin yaptığı incelemede, üyelerden alınan kredi borçlarının bankaya intikal ettirilmediği ve bu şekilde zimmet olayının tespit edildiğini, davalıların zimmeti nedeniyle Banka ve üyelerce müvekkili kooperatiften talepte bulunulduğunu, bu zarardan davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, 293.726,88 TL'nin davalılardan faiziyle tahsilne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, sorumluluk davası açılması için alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığını, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, zira zimmete geçirildiği iddia edilen paranın kooperatifin değil üyelerin olduğunu, davacının, Banka'nın yerine geçerek talepte bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, sorumluluk davası açılması için alınmış bir genel kurul kararı bulunmadığını, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, zira zimmete geçirildiği iddia edilen paranın kooperatifin değil üyelerin olduğunu, Banka'nın yerine geçerek talepte bulunamayacağını, kooperatifin sadece kefil olduğunu, muhtemel zararı olabileceğinden bahisle tazminat davası açılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı ...'ın ceza yargılaması sonunda zimmet suçu nedeniyle ceza aldığı, diğer davalıların beraat ettiği, bu davalıların hukuki sorumlulukları yönünden yapılan incelemede yasal sorumluluk şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın, davalı ... yönünden kabulü ile 293.726,88 TL'nin, dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle tahsiline, diğer davalılar yönünden ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı ... vekili, ayrı ayrı temyiz etmiştir.
1-Dava, kooperatifin önceki yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. madde hükmü ve 98. madde yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336/5. madde hükmü uyarınca,
yönetim kurulu üyeleri yasa ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi için 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 341. maddesi hükmüne göre, genel kurulca sorumluluk kararı alınması ve davanın denetçilerin tümü tarafından ya bizzat ya da vekalet vererek avukat aracılığı ile açılıp, takip edilmesi gerekmektedir. Ancak bu hususlarda eksiklik bulunması halinde, bunlar dava şartı olmayıp sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinde olduğundan, dava hemen reddedilmemelidir. Esasen bu hususlar üzerinde mahkemece re'sen durulması zorunludur.
Somut olayda, davalılar aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı, mahkemece, bu yönde karar alındığını belirttiği genel kurul kararının içeriğinin incelenmesinde, davalılar aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde herhangi bir ibarenin bulunmadığı anlaşıldığı gibi dava, denetçiler ya da vekili tarafından da açılmamıştır.
Bu durumda, mahkemece, ilgili Ticaret Sicil Memurluğu'ndan davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçiler belirlenerek, bizzat davayı takip etmelerine veya davayı açan ve takip eden vekile denetçi sıfatıyla vekaletname vermelerine ya da vekaletname verecekleri başka bir vekil aracılığıyla davayı takip etmelerine ve davalılar hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somutlaştıran bir sorumluluk davası açılmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazına olanak tanınması için HMK'nın 52, 53, 54 ve 77/1. madde hükümleri uyarınca uygun bir kesin süre verilmesi, noksan olan bu usuli işlemler yerine getirildikten sonra esasa girilip, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi, verilen süre içinde vekaletname vermezler ya da asıl olarak davayı takip edeceklerini bildirmezler, asıl olarak davayı takip etmezler ve sorumluluk davası açılmasına ya da davaya icazet verilmesine ilişkin genel kurul kararı sunulmaz ise davanın HMK'nın 54/son ve 77/1. madde hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, anılan eksiklik giderilmeden, yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, Davalılardan ...'nin yargılama devam ederken, 16.07.2007 tarihinde vefat ettiği ve geriye mirasçılarını bıraktığı, sunulan veraset ilamından anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında, karar tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyeti son bulacağından, hakkında karar verilmesi mümkün değildir. (6100 sayılı HMK'nın 50, 1086 sayılı HUMK'nın 38). 6100 sayılı HMK'nın 114/1-d maddesine göre; tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Yasa'nın 115/2. maddesi ise, dava şartı noksanlığı giderilmesinin mümkün olması halinde bunun giderilmesi için kesin süre verileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, yargılama sırasında, karar tarihinden önce ölmüş olan davalı ... hakkında karar verilmiştir. Hal böyle olunca, mahkemece HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davacı tarafa, taraf ve dava ehliyeti şartı noksanlığının giderip, adı geçen davalı ...'nin mirasçılarının davaya dahil edilip, beyan ve savunmaları alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, ölen kişi hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan, dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.
Somut olayda, mahkemece, davalılar hakkında zimmet ve görevi ihmal nedeniyle açılan ... 1.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2001/416 E. sayılı dosyası incelenmiş olmakla birlikte kesinleşmesinin beklenmediği, UYAP üzerinden yapılan incelemede, söz konusu dosyada verilen kararın da 04.05.2009 tarihinde bozulduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davalılar hakkında ceza davasının açıldığı ... 1.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2001/416 E. sayılı dosyası getirtilerek, kamu davasına konu eylem ve işlemler ile işbu davaya konu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olup olmadığı araştırılarak her iki davanın konusu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olduğunun tespiti halinde ilgili ceza mahkemesi kararının işbu davanın sonucunu etkileme olasılığı bulunduğundan kesinleşmesi beklenmelidir. Ceza mahkemesince delil yetersizliğine dayalı olmayan beraat kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde bu karar, kısmen veya tamamen aynı olan eylemler bakımından hukuk hakimini bağlayacaktır. Kısmen veya tamamen aynı maddi olgulara dayalı olan iki farklı mahkeme kararının ortaya çıkmasının adalete duyulan güveni zedeleyeceği de kuşkusuz olup, mahkemelere güvenin sağlanması bakımından ceza davasının sonucunun beklenmesi, karar verilmiş ise ceza dosyası ve kesinleşmiş ilamı getirtilerek, 818 sayılı BK'nın 53. maddesi (TBK'nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin olarak eksik inceleme ve araştırma yapılması doğru görülmemiştir.
2-Bozma nedenine göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, bozma nedenine göre, davacı vekili ile davalı ... vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön