1. Hukuk Dairesi 2015/14063 E. , 2018/12252 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/14063 E. , 2018/12252 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve bir kısım dahili davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nu raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü


-KARAR-

Dava, ......lik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı terekeye iade talepli tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...’nin 439 ve 893 parsel sayılı taşınmazlarını davalı vakfa mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak bağış suretiyle devrettiğini mirasbırakanın her iki işlem tarihinde de ...... olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalı adına kayıtlı tapusunun iptali ile tüm mirasçılar adına tesciline olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, aşamada bir kısım mirasçılar aynı taleple davaya müdahil olmuşlardır.
Davalı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları bağışladığını ve temlik tarihlerinde ...... olduğuna dair rapor alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın ...... olduğuna dair delil bulunmadığı, taşınmazlar bağışlanmak suretiyle devredildiğinden muris muvazaası iddiasının dinlenmeyeceği ve davacılar saklı pay mirasçısı olmadığından davacıların tenkis isteğinde bulunamayacakları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan ...’nin bekar ve çocuksuz olarak 12.12.2011 tarihinde öldüğü, geride ...... kardeşlerinin altsoyunun mirasçı olarak kaldığı, 14.04.2003 tarihinde maliki olduğu 893 parsel ile 21.06.2004 tarihinde 439 parsel sayılı taşınmazları davalı vakfa bağış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.



Hemen belirtmek gerekir ki, temliklerin bağışlama yoluyla yapıldığı, 1/4/1974 tarihli 1/2 sayılı İBK kapsamı dışında kaldığı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davanın dinlenebilme olanağı bulunmadığı ve tenkis isteği yönünden davacıların TMK’nın 506. maddesinde sınırlı olarak sayılan saklı paylı mirasçılardan olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki eldeki davada dayanılan nedenlerden biri de ......lik olup ......liğin kamu düzeniyle ilgili bulunması ve saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya ...... hastalığı, ...... zayıflığı, ...... yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ...... olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, ...... hastalığı, ...... zayıflığı, ...... gibi salt ......... nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, ...... hastalığı, ...... zayıflığı gibi ......... ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.



Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumu ...... İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi ...... hastalığı veya ...... zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Öte yandan, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 701.-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nin 701. maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK'nin 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne varki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarihli l982/3-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda ......lik iddiası yönünden yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler kapsamında bir araştırma yapılmamış, ... Kurumu 4. İhtisas Kurulundan rapor alınmamış ve davanın mirasçı olmayan üçüncü kişiye karşı terekeye döndürme istemli olarak ......lik hukuksal nedenine dayanılarak açılmasına rağmen, dava dışı mirasçıların da bulunduğu gözetilmeksizin karar verildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mirasbırakan ...’nin ......m tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu ve davaya katılmayan mirasçılarının bulunduğu gözetilerek, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi, hukuki ......liğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa mirasbırakana ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek temlik tarihlerinde mirasbırakanın ...... olup olmadığı yönünde 2659 sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri gereğince ... Kurumu ...... İhtisas Kurulundan rapor alınması, tarafların tüm delilleri toplanarak soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.



Davacı ve dahili davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön