1. Hukuk Dairesi 2015/11609 E. , 2018/10452 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/11609 E. , 2018/10452 K.

'İçtihat Metni'
....

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-



Dava, yolsuz tescil ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı ile ortak mirasbırakanı ...'un 386 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki payın tamamının 16.01.2007 tarihli vekaletname ile mirasbırakan öldükten sonra 21/01/2013 tarihinde davalıya devredildiğini, bu nedenle satış işleminin geçersiz olduğunu ayrıca temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vekaletnamedeki iradenin sözleşme yapma yönünde olduğunu, iradeye uygun olarak işlem yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın ölümünden sonra davalıya yapılan satış işleminin yolsuz tescil niteliğinde olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın 16.01.2007 tarihli vekaletname ile .... ilinde maliki olduğu taşınmazların satışı için ölümünden sonra da geçerli olmak üzere dava dışı mirasçısı ....’i vekil tayin ettiği gözetildiğinde temlikin mirasbırakanın ölümünden sonra gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.

./..






Mirasbırakan ...’un 04.04.2007 tarihinde öldüğü, geride davacı .... ve davalı ... ile dava dışı çocukları ..... mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın 16.01.2007 tarihli vekaletname ile .... ilinde maliki olduğu taşınmazların satışı için ölümünden sonra da geçerli olmak üzere dava dışı mirasçısı .....’i vekil tayin ettiği ve dava dışı vekil Kadir’in bu vekaletname ile çekişmeli taşınmazda mirasbırakana ait payın tamamını 21.01.2010 tarihinde davalıya temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706., Türk Borçlar Kanununun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Ne var ki, davada muris muvazaası hukusal nedenine de dayanıldığı halde mahkemece bu yöne ilişkin olarak araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istek bakımından yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön