1. Hukuk Dairesi 2015/10960 E. , 2018/10184 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/10960 E. , 2018/10184 K.

'İçtihat Metni'
.....

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis ve bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.05.2018 Salı günü saat 09.50'de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis, bu da olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ......, 796, 937, 964, 968 parseller, 60 ada 79 parsel sayılı taşınmazdaki 42 ve 43 nolu bağımsız bölümler ile 87 ada 105 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, davalının taşınmazları satın alabilecek maddi gücünün bulunmadığını, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tapuya tesciline, olmadığı taktirde tenkise, bu da olmadığı taktirde bedele karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunup iddiaların yersiz olduğunu, taşınmazları bedeli karşılığından satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan .....796, 937, 968 ve 964 parsel sayılı taşınmazlarını 12.01.1987, 60 ada 79 parsel sayılı taşınmazdaki 42 ve 43 nolu bağımsız bölümler ile 87 ada 105 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü ise 19.07.1993 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği, 1931 doğumlu murisin 05.08.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızları ...... kaldıkları anlaşılmaktadır.
./..



Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda 19.12.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekiline tanık isim ve adreslerini bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre verilmiş ancak kesin süre geçtikten sonra 06.01.2014 tarihinde tanık listesi verilmesi üzerine mahkemece tanık diletme talebi reddedilmiştir.
Bilindiği ve TMK'nın 6. maddesi ve HMK'nın 190. maddesinde düzenlendiği üzere herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Mevcut deliller ile yapılan temliklerin muvazaalı olduğu hususu davacılar tarafından usulünce kanıtlanmış değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

.....
-KARŞI OY-

Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, sayın çoğunluk tarafından iddianın usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
./..



Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, iddianın ispat edilip edilmediği noktasındadır.
Murisin mirasçıları, davacı iki kızı ile davalı oğlu ve dava dışı eşidir.
Muris, davalı oğluna 796, 937, 964, 968 parsel numaralı taşınmazları ile 42, 43 ve 9 nolu bağımsız bölümlerini iki ayrı tarihte tapuda satış göstermek suretiyle devretmiştir. Murisin başkaca taşınmazı olup olmadığı taraflarca ileri sürülmemiştir.
Davacı kızlar kendilerinden mal kaçırmak kastıyla taşınmazların davalı erkek kardeşlerine devredildiğini iddia ederken, davalı ise savunmasında satın almaya dayanmıştır.
Davanın ispatına gelince, şüphesiz istisnalar dışında “müddei iddiasını ispatla mükelleftir”. Ancak bu demek değildir ki, taraflardan birinin gösterdiği veya ileri sürdüğü deliller diğer taraf için geçerli değildir. Aksine dosya kapsamındaki delillerin tamamı bir bütün olarak değerlendirilip olayın aydınlatılması asıl amaçtır. Bir başka ifadeyle davacı tanıklarının davalı lehine olan veya davalı tanıklarının davacı lehine olan beyanlarını yok sayamayacağımız izahtan varestedir.
Davacı vekili tanık deliline dayanmasına rağmen süresi içinde tanık listesi vermemesi nedeniyle bu imkandan istifade edememiştir. Ne var ki, muris muvazaasına dayalı davaların her türlü delille ispatı mümkündür. Tanık delili bu delillerden yalnızca biridir. Davacının tanık delili kabul edilmediğine göre dosyada bulunan diğer delillerin iddianın ispatına yeterli olup olmadığına bakmalıyız.
Somut olaya döndüğümüzde davalı tanıkları, taşınmazların muris tarafından davalıya intikal ettiğini, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, taşınmazların kirasını ölünceye kadar murisin aldığını, kiraya verilmeyenlerin muris tarafından kullanıldığını, davalının yurt dışında çalışması nedeniyle babasına para gönderdiğini beyan etmişlerdir. Bu beyanlardan yalnızca, davalının babasına para göndermesi davalı lehine bir beyandır. Paraların hangi amaçla gönderildiği miktarları, tarihleri belli değildir. Söz konusu paraların babaya yardım kastıyla gönderilmiş olması da ihtimal dahilindedir.
Davalıya devredilen taşınmazların miktarı, davacılara muristen taşınmaz kalmaması, davalı tanıklarının davacı lehine olan beyanları, davalının satın alma savunmasının ispat edilememesi, Ülkemizin bir gerçeği olan erkek evladın kayırılması olguları birlikte değerlendirildiğinde murisin asıl amacının oğlu lehine kız evlatlarından mal kaçırmak olduğu kanaat ve sonucuna ulaştığımdan kararın onanması düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki bozma görüşüne katılmıyorum.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön