1. Hukuk Dairesi 2015/7934 E. , 2018/1145 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü -KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan dedeleri ...’in maliki olduğu 4 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü eşi olan davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığı satın aldığını, mirasbırakanın tüm mirasçıları kapsar ve hak dengesini gözetir şekilde paylaştırma yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın temlik işleminin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 4 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü 27.09.2000 tarihinde eşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 14.01.2009 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak, davacılar olan kendinden sonra ölen oğlu ...’in eşi ..., çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..., dava dışı oğulları ..., ... ve ... ile kendinden önce ölen oğlu ...’nin eşi ... ve çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile davalı ikinci eşi ...’nin kaldıkları, davalı ...'nin yargılama aşamasında 03.06.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak kalan ..., ... ve ... davaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince davalı tanık deliline dayanmış ve ..., ..., ..., ... ... ve ... ...’i tanık olarak bildirmiş, mahkemece beş tanıktan üçünün dinlenmesine karar verilerek tanıklardan ..., ... ve ...’e davetiye tebliğ edilmiş, davetiye tebliğine rağmen gelmeyen tanıkların ihzaren celbine karar verilmiş, tanıkların mevcut adreste bulunmaması nedeniyle ihzar müzekkereleri yerine getirilememiş, tanıklardan ... mahkemede hazır olmasına rağmen dosyanın bilirkişide olduğu gerekçesi ile mahkemece dinlenmemiştir. Davalı taraf tanık deliline dayanarak tanık ismi bildirdiğine göre bu tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmesi davalının savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmaktadır.
Hâl böyle olunca, davalının delil listesinde bildirdiği tüm tanıklarına usulüne uygun davetiye tebliğ edilmesi, davalı tarafça hazır edilmesi halinde dinlenilmesi, davacı ve davalı tanık beyanlarının ve tüm dosya kapsamının yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2015/7934 E. , 2018/1145 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 4 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat