1. Hukuk Dairesi 2017/2825 E. , 2018/14245 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2017/2825 E. , 2018/14245 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...'ın, 9189 ada 1 parseldeki 19 nolu bağımsız bölümünü mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla bedelsiz ve muvazaalı olarak ikinci eşi olan davalı ...'a satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek tapunun iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, bizzat parasını ödeyerek taşınmazı edindiğini, satış tarihinde bankadan parasını çektiğine dair banka dekontları olduğunu, mirasbırakanın ilk eşinden boşanırken bir kısım taşınmazlarını davacılara devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçrımak amacıyla muvazaalı olarak gerçekleştirildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından esastan reddedilmiştir.
Mirasbırakanın 16.06.2013 tarihinde ölüdüğü, geride davalı eşi .... ile ilk eşinden olan davacı çocukları ..., ... ve ...’in mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın maliki olduğu 9189 ada 1 parseldeki 19 nolu bağımsız bölümü 29.04.1999 tarihinde ...’a, ....’ın da 05.08.1999 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nun 190/1 maddesi gereğince ‘’İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.’’ Yine Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereği ‘’Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlüdür.’’
Somut olayda dinlenen davacı tanıklarından davacı ...’nin eşi, mirasbırakanın ilk eşinden boşanırken bir kısım taşınmazlarını davacılara bıraktığını, diğer davacı tanığı Senay Doğan ise mirasbırakanın mallarının ölümünden sonra tüm mirasçılar arasında paylaşıldığını ifade etmiş, temlikin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı yönünde bir beyanda bulunmamışlardır.
Öte yandan, salt bedeller arasındaki fark tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Hal böyle olunca TMK 6. ve HMK 190. maddeleri uyarınca iddianın usulünce kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/ç maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön