1. Hukuk Dairesi 2015/14073 E. , 2018/12254 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/14073 E. , 2018/12254 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 07.07.2003 tarihinde vekil tayin ettiği dava dışı kızı ...... Parlakay'ın, 11 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümdeki 1/2 payını dava dışı oğlu ...... Parlakay’a vekaleten devrettiğini, ...... Parlakay’ın da muvazaalı olarak davalı eşine temlik ettiğini, bu işlemden haberdar edilmediği gibi satış bedelinin de ödenmediğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının ½ payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazdaki diğer ½ payın kendi annesinden intikal ettiğini, davacının isteği doğrultusunda taşınmazın davacının oğlu ...... Parlakay'a 2009 yılında satış sureti ile devredildiğini, evin bedelinin 60.000,00 TL olarak belirlenerek tüm paydaşlara ödeme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın muvazaalı olarak devredildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının dava dışı kızı Mürüvvet’e 07.07.2003 tarihli taşınmaz satış yetkisini içeren vekaletname verdiği, bu vekaletname ile dava konusu taşınmazdaki davacıya ait ½ payın tamamının 11.11.2009 tarihinde, aynı resmi akitle davalının annesi ...... Çakır’dan veraseten intikal eden diğer ½ payın da ...... Çakır mirasçıları tarafından davacının oğlu olan dava dışı ......’a temlik edildiği, 06.05.2013 tarihinde 3 nolu bağımsız bölümün ...... tarafından davalıya devredildiği kayden sabittir.
Hemen belirtmek gerekir ki maddi vakıayı bildirmek taraflara hukuki nitelendirme yaparak olayı çözümleme hakime aittir.
Eldeki dava, taşınmazın davacıdan ve onun mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak devredildiği gerekçesi ile kabul edilmiş ise de dava dilekçesinde belirtilen olgulardan ve ileri sürülen hususlardan, davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayandırıldığı açıktır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, vekâlet görevinin kötüye kullanılması iddiası üzerinde durulmamış, bu yönde bir inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön