1. Hukuk Dairesi 2015/9869 E. , 2018/8872 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/9869 E. , 2018/8872 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babaannesi ...’nın 579 ada 70 parsel sayılı taşınmazdaki tüm paylarını oğlu olan davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki paylarını ihtiyacı nedeniyle sattığını, 40.000,00 TL bedel karşılığı taşınmazdaki payları satın aldığını ayrıca taşınmazın mirasbırakanca bakım karşılığı ve minnet duygusu ile temlik edildiğini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’nın 579 ada 70 parsel sayılı taşınmazdaki maliki olduğu 9/100 payının tamamını 09.11.2007 tarihinde oğlu davalı ...’ya satış suretiyle devrettiği, 1933 doğumlu murisin 24.10.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak davacı torunu ... ve davalı oğlu ...’un kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince davacı tanığı olarak dinlenen davacının annesi ... ' eşinin 2003 yılında öldüğünü, bu nedenle kendisinin de ...’ya gidip yerleştiğini, bayramlarda murisin ziyaretine geldiğini, bir ziyaretinde murisin ...’un kendisini sıkıştırması nedeniyle taşınmazdaki paylarını ...’a devrettiğini söylediğini,murisin emekli maaşı olduğunu, ekonomik durumunun iyi olup, taşınmaz satışını gerektirecek bir ihtiyacı olmadığını”, diğer davacı tanığı davacının teyzesi ... ise “ Mirasbırakanın tutumlu bir insan olduğunu, emekli maaşı aldığını” beyan etmişlerdir. Davalı tanığı ... “Mirasbırakanın ölmeden 3 yıl önce ameliyatlar geçirmeye başladığını, 3 amaliyat olduğunu , bakımını oğlu ... ve gelininin yaptığını, ölmeden önce felç olup kalkamadığını, mirasbırakanın kendisine ... baktığı için taşınmazını ona devrettiğini söylediğini “ diğer davalı tanığı ... “ mirasbırakanın sağlığında emekli maaşıyla geçindiğini, ekonomik olarak kimseye bağımlı olmadığını, sadece ömrünün son 4 yılında ayaklarından rahatsızlık geçirdiğini, 3 defa ameliyat olduğunu,oğlu davalı ile eşininbaktığını “, davalı tanığı ... “mirasbırakanın çoğu zaman hasta biri olduğunu,sadece ... emeklisi olduğu için 350,00 TL emekli maaşı aldığını, başka bir geliri olmadığını,son 4 yılında ise ayaklarından rahatsız olduğunu, ayrıca karaciğer rahatsızlığı, tansiyonu, şekeri olduğunu, fıtık, karın ve mide ameliyatı olduğunu, son 4 yıl oğlu ...’un evinde kaldığını, murise oğlu ... ve gelininin baktığını” beyan etmişlerdir. Tüm bu beyanlardan mirasbırakanın yaşlı, hasta ve bakıma muhtaç olduğu, 3 kez ameliyat geçirdiği, 4 yıldır ayaklarından rahatsız olduğu, davacının ailesi ile birlikte ...’ya gidip yerleştikleri ve burada yaşadıkları, miras bırakan ile bakım yönünden ilgilerinin olmadığı, mirasbırakanın tüm bakımının davalı tarafça yapıldığı, mirasbırakanın da bunların karşılığı ve minnet duygusu ile taşınmazı davalıya temlik ettiği kanaatine varılmaktadır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/04/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Dava, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı pay oranında tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Muris tek taşınmazını oğlu davalıya satış suretiyle temlik etmiştir.
Murisin mirasçıları kendinden evvel ölen oğlunun çocuğu davacı ile davalıdır.
Yerel mahkeme temlikin muvazaalı olduğunun tespiti ile davanın kabulüne karar vermiş, sayın çoğunluk temlikin minnet duygularıyla bakım karşılığı yapıldığını belirterek kararı bozmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan ihtilaf, temlikin muvazaalı olup olmadığı noktasında düğümlenmektedir.
Dosyada bulunan mevcut delillerin takdiri noktasında anlaşmazlık bulunmaktadır.
Muris tarafından davalıya yapılan intikal satış şeklinde yapılmasına rağmen gerçekte bir satış olmadığı tartışma konusu değildir. Çözümlenmesi gereken husus söz konusu intikalin bakım nedeniyle minnet duygusuyla mı, yoksa davacı mirasçıdan mal kaçırmak için mi yapıldığı hususudur.
Murisin iradesinin tespitinde ortaya konulan ilkeler açısından da çoğunluk ile aramızda bir uyuşmazlık yoktur.
Murisin tek mal varlığını davalı oğluna devrettiği, davacının babasının muristen önce vefatı sonrası davacının annesi ile birlikte ...’ya giderek oraya yerleştiği, murisin davalı oğlu ile aynı apartmanda yaşamaya devam ettiği, taşınmazın temlikinden önce murisin bankada yeterince nakit parası bulunup, ... emeklisi olduğu, son zamanları hariç kendi ihtiyaçlarını kendisinin gördüğü bakıma muhtaç olmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Hiç şüphesiz insanlar tek mal varlıklarını dahi ölünceye kadar bakım aktiyle başkalarına devretmek suretiyle kendisine baktırabilir, kendisini güvence altına alabilir. Ne var ki somut olayda ölünceye kadar bakım akti söz konusu değildir. Murisin böyle bir akit ile taşınmazını devretmesi mümkün iken satış göstermek suretiyle intikalde, amacın ölünceye kadar bakım karşılığı temlik olduğundan bahsetmek ölünceye kadar bakım sözleşmelerinin ruhuna uygun düşmemektedir.
Ayrıca, oğlunun ölümü ile küçük çocuğunu da yanına alarak aileyi bırakıp bir başka şehre taşınma nedeniyle yanında kalan tek oğluna taşınmazın bağışlanması hayatın olağan akışına daha uygun düşmektedir.
Sonuç itibariyle, dava konusu taşınmazın davacı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya temlik edildiği, bu nedenle yerel mahkeme kararının doğru olduğu ve onanması gerektiği kanaat ve sonucuna vardığımızdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön