1. Hukuk Dairesi 2015/5341 E. , 2018/3146 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ...ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.02.2018 ... günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, arsa sahibi ve yüklenici olarak kendi aralarında taşınmaz satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediklerini, sözleşme sonrası davacı arsa sahibi ... ile davacı yüklenici şirket ortağı dava dışı ... Yiğit’in ortak tanıdığı olan davalı ...’i resmi işlemleri takip etmesi için vekil tayin ettiklerini ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davacı ... adına kayıtlı olan 7647 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki E Blok 1 nolu bağımsız bölümü el ve iş birliği içerisinde olduğu davalı eşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin bilgisi ve rızaları dışında gerçekleştirildiğini, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile öncelikle sözleşme gereği yüklenici davacı şirket adına, mümkün olmazsa arsa sahibi davacı ... adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davacı şirket ile davalı ... arasında 10.03.2011 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ortaklık protokolü düzenlenerek davacı arsa sahibi ...’in maliki olduğu taşınmazda yapılacak olan inşaatın şartlarının kararlaştırıldığını, aynı şekilde aralarında 15.03.2011 tarihli ... sözleşmesi düzenlendiğini, davalı ...’ye yapılan temlikin, ortaklık hak ve yetkisi ile sözleşmeden kaynaklanan bir devir olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden kayden davacı ...’ün maliki olduğu 7647 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki E blok 1 Nolu bağımsız bölümün vekili davalı ... tarafından 01.08.2013 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) ... ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, ... ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (... 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, ... ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, ... benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (...) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, ...'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda yukarıda açıklandığı şekilde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Davalı taraf süresinde tanık deliline dayandığı halde mahkemece tanık isimlerini bildirmesi için süre verilmediği gibi, davanın mahiyeti gereği tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiştir. Oysaki davanın niteliğine göre iddianın tanıkla ispatı mümkündür.
Hal böyle olunca, öncelikle davalı tarafa tanık isimlerini bildirmesi için kesin süre verilmesi, bildirdiği takdirde tanıkların dinlenmesi, yukarıda belirtilen ilkeler ve yasa maddeleri çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle 15.03.2011 tarihli “... Sözleşmesi” ile 10.03.2011 tarihli ... Protokolü” hükümlerinin toplanan ve toplanacak diğer tüm delillerle birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2015/5341 E. , 2018/3146 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 2 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 3 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat