1. Hukuk Dairesi 2016/15879 E. , 2019/6580 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılardan ... , ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.12.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil,olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...'un, 89 sayılı parsel sayılı taşınmazdaki 300/717 payını bir kısım davalıların murisi olan oğlu ...'a satış suretiyle 08.12.1988 tarihinde devrettiğini, satış işleminin murisin ölümünden 4 ay önce yapıldığını ve işlem sırasında murisin akli melekelerinin yerinde olmadığını, ayrıca murisin okuma yazma bilmediğini, resmi senette tanık olarak adı geçen ...'un da okuma yazmasının olmadığını, resmi senedin de şekil noksanlığı nedeniyle geçersiz olduğunu, öte yandan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı olarak yapıldığını, ... mirasçıları olan davalıların dava açılır endişesiyle çekişme konusu taşınmazı diğer davalılar ... ve ...'a 25/06/2013 tarihinde temlik ettiklerini belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde paylarının değeri olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak şimdilik 10.000 TL'nin davalılardan tahsilini istemişlerdir.
Davalılar ... ve ..., iyi niyetli üçüncü kişi olarak ve tapu kütüğüne güvenerek taşınmazı satın aldıklarını, muvazaanın söz konusu olmadığını, diğer davalılar, murisleri Hakkı’nın dava konusu taşınmazı kök mirasbırakan ...’den bedeli karşığında satın aldığını, mirasçılar arasında imzalanan 13.04.1995 tarih ve 4055 sayılı rızai taksim sözleşmesinde dava konusu taşınmazın da yer aldığını, davacıların rızai taksim esnasında herhangi bir itirazları olmamasına rağmen sonradan dava açmalarının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılar ... ve ...'ın taşınmazı kötü niyetli olarak edindiklerinin kanıtlanamadığı, davalıların iyi niyetli 3 ncü kişiler oldukları gerekçesi ile bu davalılar hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar yönünden yapılan temlik işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1909 doğumlu mirasbırakan ...’un 01.04.1989 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı ... , murisin 1989 yılında ölen kızı...’den olma davacı torunları ... , ... , yine murisin ölü kızı ...’den olma davacı torunları ... , murisin 2003 yılında ölen torunu ... ’in davacı eşi ...ile davacı çocukları ... ve ... ile murisin 1996 yılında ölen oğlu ... ’nın çocukları olan davalı torunları ... ve ...ile dava dışı çocukları ve torunlarının kaldığı, diğer davalılar ... ve ... ’in mirasçı olmayan üçüncü kişiler oldukları, mirasbırakanın tam malik olduğu 89 parsel sayılı taşınmazdaki 417/717 payını üzerinde ipka ederek 300/717 payını 08.12.1988 tarihinde davalıların murisi olan oğlu Hakkı’ya satış yolu ile devrettiği, Hakkı’nın ölümü ile söz konusu payın mirasçılarına intikal ettiği, daha sonra tüm mirasçıların bir araya gelerek 25.06.2013 tarihli satış işlemi ile 89 parsel sayılı taşınmazı ½ şer paylı olacak şekilde diğer davalılar ... ve ... 'e temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 140/3. maddesinde “Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.” hükmüne yer verilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunmuş ancak, 18.12.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında isteğini muris muvazaası hukuksal nedenine hasretmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK.nun 140/3. maddesi gereğince ehliyetsizlik iddiası bakımından bir inceleme yapılmamış olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK'nun 190. maddesi ve TMK'nun 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olayda, davacı tanıklarının dava konusu edilen temliki işlemin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu kanıtlayıcı beyanlarda bulunmadığı, ayrıca murisin dava konusu taşınmazda sadece pay temliki yaptığı, eğer mal kaçırma amacı olsaydı taşınmazın tamamını devredebileceği hususları bir arada değerlendirildiğinde amacın diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, gerçek bir satış işleminin söz konusu olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen davalılar vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/15879 E. , 2019/6580 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat