1. Hukuk Dairesi 2016/13645 E. , 2019/5972 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/13645 E. , 2019/5972 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : GAİPLİK- TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen gaiplik, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesinden kaynaklanan gaiplik ve tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, dava konusu ... ada ... sayılı ... Vakfından icareli taşınmazın .../... payının ... kızı ..., .../... payının da ... oğlu ... adına kayıtlı olduğunu, ... 4. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 06.02.2001 tarihli , 2000/962 Esas ,2001/101 Karar sayılı ilamı ile kayıt maliklerinin bulunamadığı ve bu kişileri tanıyan ya da bilen olmadığı gerekçesiyle ... Defterdarının kayyım tayin edildiğini ileri sürerek, 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca gaiplik kararı verilmek suretiyle taşınmazın vakfı adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, '...5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesiTasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir. hükmünü içermektedir.Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 32. ve 33. maddelerinde gaiplikle ilgili hükümler düzenlenmiştir.Somut olayda, taşınmazın mutasarrıfları hakkında daha önceden verilmiş bir gaiplik kararı bulunmadığı gibi, mahluliyet kararı da ibraz edilmiş değildir.Hal böyle olunca, 5737 ve 4721 sayılı kanunların yukarıda değinilen madde hükümleri çerçevesinde araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip hüküm kurulması isabetsizdir.''gerekçesiyle bozulmuş,mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesindeki koşulların oluştuğu gerekçesiyle dava kabul edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı HMK'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu 6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne var ki, uygulamada 6100 sayılı HMK'nun 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargının,hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda kısa kararda , gaiplik isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmayıp gerekçeli kararda ,'... ... ada, ... parsel sayılı ...taşınmazda tapu maliki olarak görünen ... oğlu ... ile ... kızı ...'nin GAİPLİĞİNE, ' denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
10.04.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür.
Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararla çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Davalının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 20/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön