1. Hukuk Dairesi 2016/6343 E. , 2019/4858 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili ile davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.09.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, davalı ile ortak mirasbırakan babaları ...’nin 289 ada 92 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1, 5 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerini dava dışı mirasçılarından ..., ... ve ...’yı ara malik olarak kullanarak, 643 ada 121 parsel sayılı taşınmazdaki payını ise doğrudan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesi neticesinde payına karşılık davalıya 121 parsel sayılı taşınmazdaki 11 ve 23 numaralı bağımsız bölümlerin verildiğini, satışların muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis istemişlerdir.
Davalı, taşınmazların bedelleri ödenerek satın alındığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle 121 parsel sayılı taşınmazda yer alan 11 ve 23 numaralı bağımsız bölümler yönünden davanın kabulüne, diğer taşınmazlar bakımından ise muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, tenkis istemi ise hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...'nin 28.05.1990 tarihinde 289 ada 92 parsel sayılı taşınmazdaki 6 numaralı bağımsız bölümü dava dışı oğlu ...'ya, 1 numaralı bağımsız bölümü dava dışı kızı...'ya, 5 numaralı bağımsız bölümü ise dava dışı oğlu...'e satış suretiyle devrettiği, ...'nın 6 numaralı bağımsız bölümü 21.08.2000 tarihinde, ...'nın 1 numaralı bağımsız bölümü 17.05.2012 tarihinde, ...'in ise 5 numaralı bağımsız bölümü 03.02.1995 tarihinde davalı ...'e satış yoluyla devrettikleri, 1924 doğumlu mirasbırakanın 30.07.2000 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davanın taraflarıyla dava dışı .... ile 31.05.2013 tarihinde ölen eşi ...'in kaldığı, temyiz aşamasında davacılardan ...’nın 30.04.2018 tarihli dilekçesi ile davasından feragat ettiği sabittir.
Mirasbırakan tarafından 17.07.1984 tarihinde doğrudan davalıya muvazaalı satışla devredildiği iddia edilen çekişme konusu 643 ada 121 parsel sayılı taşınmaza ilişkin resmi satış senedi ile taşınmazda kat irtifakı kurulması sonucu mirasbırakandan satın aldığı paya karşılık davalı adına tescil edilen bağımsız bölümlere dair kayıtların dosya içerisinde yer almadığı görülmektedir.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 190. maddesinde, 'İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.' 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, 'Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.' şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, öncelikle dava konusu 643 ada 121 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının devirleri gösterir şekilde tüm tedavülleri ile birlikte (geldi ve gittisiyle) dosya içerisine getirtilmesi, tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek yeniden dinlenmesi, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin saptanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek niyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, diğer taraftan davacılardan ...’nın temyiz aşamasında davasından feragati konusunda da Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 11.04.1940 gün ve 70 sayılı ve Hukuk Genel Kurulu'nun 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca bir hüküm kurulması gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davacılar vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/6343 E. , 2019/4858 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat