1. Hukuk Dairesi 2016/11690 E. , 2019/4792 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/11690 E. , 2019/4792 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... ve davalı ... vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, 1688 ada, 2 nolu parseldeki 10 nolu bağımsız bölümünü bankadan alınacak krediye karşı teminat olmak üzere tapuda satış göstermek suretiyle davalı ...'a temlik ettiğini, taşınmazı bedelsiz temellük eden davalı ...'un, Garanti Bankasından 40.000,00 TL tutarında temin ettiği, krediye karşılık dava dışı ...ve...'ı kefil göstermekle birlikte taşınmaza ipotek konulduğunu, kredi borcunun tarafından ödendiğini, borcun kapatılması halinde taşınmazın iade edileceği kararlaştırıldığı halde davalının iadeye yanaşmadığı gibi taşınmazı diğer davalı kefil...'ın kardeşi ...'a temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada 24.05.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle banka dekontlarının delil başlangıcı kabul edilmesi gerektiğini belirterek iptal tescil olmazsa taşınmazın rayiç bedeli üzerinden şimdilik 30.000,00 TL bedelin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiğini diğer davalı ... ise, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece onanmış, onama kararına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuş, Dairece “...Davacının maliki olduğu 1688 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümü davalılardan ...'a satış yoluyla devrettiği, 18.12.2007 tarihinde Garanti Bankası tarafından ...'a 40.000TL konut kredisi kullandırıldığı, krediye karşılık dava dışı ...ve...'ın kefil gösterildiği,
kullandırıldığı krediye karşılık dava dışı ...ve...'ın kefil gösterildiği çekişmeli taşınmaza anılan banka lehine 24.12.2007 tarihinde ipotek konulduğu, ...'un taşınmazı ipotekle yükümlü olarak 24.09.2008 tarihinde kefil...'ın kardeşi ...'a sattığı, Garanti Bankasının ilgili krediye ilişkin olarak ... 2.İcra Müdürlüğünün 2009/8589 esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 29.09.2009 tarihinde icra takibi başlattığı, icra dosyası borcunun 28.04.2010 tarihinde davacının eşi olan... tarafından ödendiği, ...'ın anılan bankaya hitaben yazdığı 28.04.2010 tarihli dilekçede “....'un konut kredisi borcuna karşılık 35.000TL'yi 27.04.2010 tarihinde yatırdığının...” belirtildiği anlaşılmaktadır…Taşınmazı temlik eden davacı ile temellük eden davalı ... arasında yukarıda değinilen İnançları Birleştirme Kararının öngördüğü anlamda yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak davalı ...'a kullandırılan kredi borcunun davacının eşi olan... tarafından 28.04.2010 tarihinde ödendiğine dair Garanti Bankasından gelen 19.08.2013 tarihli yazı cevabı ve ekinde gönderilen Ayşe Akar'ın anılan bankaya hitaben yazdığı 28.04.2010 tarihli dilekçe içeriğinin yazılı delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı konusunda mahkemece bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda, yukarıda değinilen hususlar gözetilerek araştırma ve incelemenin yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu iddianın ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu taşınmazın davalı ...’nin kredi temin etmesi için adı geçen davalıya devredildiği ve kredi ödemelerinin davacının eşi... tarafından yapıldığı hususları, delil başlangıcı niteliğindeki banka dekontu ve dinlenen davacı tanıklarının beyanları ile sabit olup, bu durumda taşınmazın davalı ...’ye inançlı işleme dayalı olarak temlik edildiği kanıtlanmıştır.
Ancak, dava konusu taşınmazı davalı ...’den temellük eden diğer davalı ...’in iyiniyetli olup olmadığı hususunda mahkemece bir araştırma yapılmış değildir.
Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nin 1023. maddesinde aynen 'tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur' şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre 'Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz' biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, 'kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca, daha önce dinlenen davacı tanıklarının yukarıdaki ilkeler göz önünde bulundurularak yeniden dinlenmesi, son kayıt maliki davalı ...’in iktisabının iyiniyetli olup olmadığı ve TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması, iyiniyetli olduğu saptanır ise iptal-tescil isteğinin reddedilmesi ve davalı ... yönünden bedel isteğinin değerlendirilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön