1. Hukuk Dairesi 2016/9743 E. , 2019/4258 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın tapu iptali, tescil ve tenkis yönünden reddine, tazminat talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası...’ın 1534 ve 1535 parsel sayılı taşınmazlarını davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın işlem tarihinde çok yaşlı olduğunu ve tasarruf ehliyeti bulunmadığını, ayrıca devir işlemlerinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tapuya tescilini, olmadığı takdirde tenkisini, olmazsa tazminata hükmedilmesini istemiş, aşamada 1535 parsel yönünden davayı geri aldığını bildirmiştir.
Davalılar, mirasbırakandan sadece 1534 parsel sayılı taşınmazı satın aldıklarını, mirasbırakan temlik tarihinde 66 yaşında ve ehliyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu 1535 parsel sayılı taşınmaz hakkında davanın geri alınması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına, 1534 parsel sayılı taşınmaz yönünden muvazaa iddiası ispat edildiği gerekçesiyle tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden mirasbırakan İbrahim'in 19.06.2005 tarihinde ölümü ile geriye davacı oğlu Hızır, davalı oğulları ... ve ... ile dava dışı çocukları .... ve eşi Karanfile'nin kaldığı, oğlu ...ile eşi Karanfile'nin kendisinden sonra öldükleri, mirasbırakanın 1534 parsel sayılı taşınmazını 18.12.1975 tarihinde 137/273 pay ile davalı ..., 136/273 pay ile de davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190.maddesinde, 'ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.' 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6.maddesinde, 'Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.' şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıklarının beyanları ile mirasbırakanın temlikleri mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yaptığı hususunun usulünce ispatlanamadığı, taşınmazların küçük yaşlardan beri mirasbırakanla beraber pazarcılık yapan davalıların emeği karşılığı verildiği, muvazaanın varlığına dair somut olguların ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/9743 E. , 2019/4258 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 77 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat