1. Hukuk Dairesi 2015/16239 E. , 2019/391 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2015/16239 E. , 2019/391 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.01.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat ... ve davacı ... vd. vekili Av. ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:


-KARAR-

Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacılar ... ve ...ile birleştirilen davada davacı ..., mirasbırakan anneleri ...’ın, davalı kızı ...’nin eşi ...’ı vekil tayin edip vekili marifetiyle dava konusu taşınmazlardaki paylarını mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak 28.02.1992 tarihinde satış suretiyle davalı ...’ye temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu 674 parsel ile 787 parsel sayılı taşınmazın imar görmesi sonucu oluşan 1015, 1016 parsel, 6385 ada 5 parsel, 6392 ada 3, 6392 ada 4, 6393 ada 1, 6393 ada 3, 6394 ada 1, 6395 ada 1, 6396 ada 1, 6398 ada 1, 6399 ada 1, 6400 ada 1, 6401 ada 1, 6402 ada 1, 6403 ada 1, 6404 ada 1, 6405 ada 2, 6406 ada 1, 6407 ada 1, 6408 ada 1, 6408 ada 2, 6409 ada 1, 6409 ada 2, 6410 ada 1, 6411 ada 1, 6412 ada 2, 6422 ada 1, 6423 ada 1, 6420 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., mirasbırakan annesinin 1965 yılında çocuksuz olarak ölen ağabeyi ...’ten intikal eden miras haklarının tamamını 22.04.1988 tarihli sözleşmeyle bedeli mukabilinde kendisine devrettiğini ve mirasbırakan tarafından vekil tayin edilen eşinin bu doğrultuda 28.02.1992 tarihinde satış işlemini gerçekleştirdiğini, amacın mirasçıdan mal kaçırmak olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1905 doğumlu mirasbırakan ...’ın 31.12.1993 tarihinde ölümü üzerine davacı çocukları ..., ..., ...ile davalı kızı ...’nin mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın, 22.04.1988 tarihli “Düzenleme Şeklinde Miras Hakkının Temliki Sözleşmesi” ile 1965 yılında çocuksuz olarak ölen ağabeyi ...’in terekesindeki taşınmazların tespiti, bu taşınmazlara başkaları tarafından el atılması, işgal gibi durumlarda hakkın tespitine dayalı dava ve takip açılması ve ilerleyen yaşından dolayı neticesini sağlığında temin edememe ihtimali bulunduğunu, bu haklarının maddi karşılığını şimdiden temin etmenin gereği karşısında mirasbırakan ağabeyi ...’ten intikal eden taşınmazlar ve tescili gerçekleşmemiş terekedeki tüm miras haklarının tamamını davalı kızı ...’ye temlik ettiğini, bunun karşılığında banka hesabına yatırılan 3.000.000 TL’yi davalıdan nakten ve defaten aldığını anılan tereke üzerinde sahip olduğu mirasçılık sıfatından dolayı tüm talep haklarını davalı kızına devrettiğini beyan ettiği, bu sözleşmenin hayata geçirilmesi amacıyla mirasbırakanın, 25.09.1989 tarihli vekaletname ile taşınmazların intikali, satışı, kamulaştırılan taşınmazların ferağı, vergi uzlaşma komisyonlarında temsili gibi konularda yetkili olmak üzere davalının eşi olan dava dışı ... ...’ı vekil tayin ettiği, dava konusu 674 ve kök 787 parsel sayılı taşınmazların 78/11520’şer paylarla mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 25.09.1989 tarihli vekaletnameye dayalı olarak vekili ... ... marifetiyle bu taşınmazlardaki ve dava dışı başkaca taşınmazlardaki paylarını davalı kızı ...’ye satış yolu ile temlik ettiği, dava konusu kök 787 parsel sayılı taşınmazın imar gördüğü ve yeni parsellerin oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dinlenen tanık beyanlarından, mirasbırakanın, davacı oğlu Kemal’in yanında kaldığı ve çocuklarının hiçbiriyle probleminin olmadığı, mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamadığı, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlardaki miras paylarını 1988 tarihli temlik sözleşmesiyle davalı kızına satıp bedelini aldığı, bilahare davalının eşini vekil tayin ederek temliknamedeki hususun kayda geçirildiği, bir başka ifadeyle muris paylarının davalıya aktarıldığı anlaşılmaktadır. Bu somut bilgiler yukardaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde temlikin gerçek bir satış olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02 01 2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön