1. Hukuk Dairesi 2016/17061 E. , 2020/2834 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın davacı ... yönünden feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa bedel isteğine ilişkindir.Davacı, ticari ilişkileri nedeniyle güvenini kazanan davalı eniştesi ...’i vekil tayin ettiğini ancak vekaletnamenin kötüye kullanılarak 516 parsel sayılı taşınmazının...’a satış suretiyle temlik edildiğini, ...tarafından taşınmazda 750.000,00 TL üzerinden ipotek tesis ettirildikten sonra ½ payın diğer davalı ...’e devredildiğini, satış bedelinin çok düşük olduğunu, kendisine bir ödeme yapılmadığı gibi satıştan da sonradan haberdar olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, satış bedeli olan 600.000,00 TL’nin bir kısmı ile davacının talimatı doğrultusunda etrafa olan borçlarının ödendiğini, kalanının davacıya verildiğini, temlik nedeniyle vekilin ibra edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin davacının bilgisi dahilinde olduğu ve vekil ...’in temlik nedeniyle davacı tarafından ibra edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacının ... 6.Noterliği 08/01/2014 tarih 294 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletname ile 516 parsel sayılı taşınmazını dilediği kişiye dilediği bedelle satmak üzere davalı eniştesi ...’i vekil tayin ettiği, vekilin 20/02/2014 tarihinde 50.000,00 TL bedelle davalı...’a devrettiği, ...’ın taşınmaz üzerinde 04/03/2012 tarihinde Türkiye İş Bankası lehine, ...Şirketinin tüm kredi işlemleri için 1.dereceden 750.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettirdikten sonra ½ payını üzerindeki ipotek ile birlikte davalı ...’e 25.000,00 TL bedelle sattığı, taşınmazda halen davalı... ve ...’in 1/2’şer paydaş oldukları, davalı vekil tarafından dosyaya sunulan 28/04/2014 tarihli davacı tarafından imzalı belgede, davacının taşınmaz satış işlemi ve satış bedeli ile üçüncü kişilere olan borçların ödenmesi işlemleri nedeniyle vekili ibra ettiği, davacı tarafından anılan belgedeki imzanın inkar edildiği, ATK Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporda, belgedeki imzanın davacının eli ürünü olduğuna yönelik görüş bildirildiği, davacının davalı ...’e yönelik özel belgede sahtecilik suçlaması ile başlatılan ... Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/16318 Soruşturma dosyası üzerinden hazırlanan iddianamenin ... 6.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek, sanık ...’in iddia edilen suçu işlediği sabit görülerek sanığın adli para cezasına mahkum edildiği, kararın istinaf edildiği ve henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince vekil tarafından sunulan ibraname nitelikli belgedeki imzanın sahte olarak oluşturulduğuna ilişkin ceza yargılamasının devam ettiği anlaşılmakla, 28/04/2014 tarihli belgenin sahteliğinin tespiti halinde, bu durumun taraflar yönünden bağlayıcı olacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak,ceza davasının sonucunun beklenilmesi, tarafların göstermiş oldukları tanıkların dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,18.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/17061 E. , 2020/2834 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat