1. Hukuk Dairesi 2016/16373 E. , 2020/2798 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/16373 E. , 2020/2798 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil isteminin reddine, bedel isteminin kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar ve dahili davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli ve davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.01.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, kardeşinin eşi olan davalı ...’i 26.03.1998 tarihinde vekil tayin ettiğini ancak davalı ...’nın vekalet yetkisini kötüye kullanarak 527 ada 67 parsel sayılı taşınmazdaki 286/20043 payını 18.09.1998 tarihinde eşi ...'e devrettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalıların mirasbırakanı adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada ... mirasçılarından ... davaya dahil edilmiştir.
Davalılar ve dahili davalı, davacının taşınmaz üzerindeki binanın kaba inşaatı bittiğinde taşınmazı ...'e devretmek istediğini, inşa ettiği binayı kendi kullanmak isteyen ...’in de taşınmazı satış bedelini ödeyerek devraldığını, davacının Almanya’da ikamet etmesi sebebi ile satış işlemini tamamlamak için davalı ...’i vekil tayin ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı ancak davacıya satış bedelinin ödenmediği gerekçeleri ile tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli olarak talep edilen bedel isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile tapu iptal tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.
Davalıların temyiz itirazlarına gelince
Dosya içeriği, toplanan deliller ve eksiğin tamamlanması ile getirtilen belgelerden davacının 26.03.1998 tarihli 2211 yevmiye numaralı Köln Başkonsolosluğunun vekaletnamesi ile dava konusu 527 ada 67 parseldeki payını dilediği kişiye dilediği bedelde satması ve satış bedelini alması için davalı ...’ı vekil tayin ettiği, davalı ...’nın anılan taşınmazdaki davacıya ait 286/20043 payın tamamını 18.09.1998 tarihinde eşi olan ...’ye temlik ettiği anlaşılmaktadır.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince davacının dava konusu taşınmaza ilişkin özel olarak düzenlettiği vekaletname ile davalı ...’ı vekil tayin ettiği, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının beyanlarından davalıların mirasbırakanı olan ...’nin davacı için altın alımı yaptığı, ekonomik durumunun iyi olduğu, dava konusu taşınmaz üzerindeki binayı davalıların mirasbırakanı ...’nin kullandığı, davacının da yurt dışından geldiğinde kardeşi ...’in yanında kaldığı, uzun süre davacının bu taşınmazda hak iddia etmediği, kullanıma ses çıkarmadığı, davacının kardeşi olan davalı tanığı ...’in beyanlarına göre ise davalıların davacıya taşınmazın bedeli de dahil edilerek 140.000 Euro teklif ettiklerini ve davacının da bu bedeli aldığı ancak davalıların yazılı olarak anlaşma yapma teklifini kabul etmediği, daha sonra da eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’nin 6. ve 6100 sayılı HMK’nin 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Eldeki davada davacı, 1998 yılında yapılan satış işleminin iradesine aykırı ve kendisini zararlandırma kastı ile yapıldığını kanıtlamak zorundadır. Ne var ki, toplanan deliller ile iddia kanıtlanabilmiş değildir.
O halde, yukarıda yer verilen somut olgular ve ilkeler birlikte değerlendirildiğinde çekişmeye konu satış işleminin davacının iradesine uygun olduğu, aksinin kanıtlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı ve satış bedelinin davacıya ödendiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bedel istemi bakımından yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi satış bedelinin ödenmediği gerekçesi ile vekil Leman dışındaki diğer davalıların da bedelden sorumlu tutulmaları isabetli değildir.
Davalılar vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davalılar (dahili davalı da dahil) vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden dahili davalı ve davalılara geri verilmesine, aşağıda yazılı 25.20. TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 17.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön