1. Hukuk Dairesi 2016/14500 E. , 2020/1866 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istekli dava sonunda yerel mahkemece iptal tescil isteğinin reddine, bedel isteğinin davalılardan ... ve ... (...) yönünden kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili (duruşma istekli), davalılar ... ve ... (..) tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.02.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ..., davalı ... v.d. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, sürekli alkol kullanan birisi olup, durumundan faydalanan davalı ...’ın alacaklı olduğundan bahisle 04.10.2007 vade tarihli 13.500 TL bedelli, tanzim tarihi olmayan senedi takibe koyduğunu, ancak bononun zorunlu unsurları bulunmadığından ve senet üzerindeki imza kendisine ait olmadığından takibe itiraz ettiğini, bilahare adı geçen davalının baskı ve aldatması sonucu icra dosyasındaki borca ve imzaya itirazından vazgeçtiğini, davalı ...’ın “takipten vazgeçeceğim, hacizleri kaldıracağım” diyerek kendisini notere götürdüğünü ve dava konusu 515 ada 47 parsel sayılı taşınmazla ilgili satış yetkisini içeren 19.07.2010 tarihli vekaletnameyi aldığını, davalı ...’ın hileyle aldığı bu vekaletname ile dava konusu taşınmazdaki 1500/12902 payını 29.07.2010 tarihinde davalı eşi ...’ye, ...’nin de 13.08.2010 tarihinde davalı ...’a satış yolu ile temlik ettiğini, davalı ...’ın vekalet görevini kötüye kullandığını davalılar ... ve ...’ın da bildiğini ileri sürerek dava konusu 515 ada 47 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 1500/12902 oranındaki payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bu pay ve üzerindeki muhtesatların değerinin en yüksek banka faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini aşamalarda, çekişmeli payın yargılama sırasında davalı ... tarafından trampa yoluyla, iyiniyetli olmayan dahili davalı ... Simit Unlu Mamülleri Gıda İnş. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’ne devredildiğini ileri sürerek dahili davalı şirket adına kayıtlı çekişmeli payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde çekişmeli pay ve üzerindeki muhtesatların değerinin en yüksek banka faiziyle birlikte davalılardan ve dahili davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar ... ve ..., çekişmeli payı davalı ...’ın, davacıdan 19.07.2010 tarihli gayrımenkul satış sözleşmesi ile 230.000 TL bedelle satın aldığını, satış bedelinin bir kısmının başka bir alacağa mahsup edilip kalanın elden ödendiğini, davalı ...’ın alım satım masrafı yapmamak için davacıdan vekaletname aldığını, bulduğu bir alıcıyla fiyat konusunda anlaşamayınca satış işleminin uzayacağını düşünerek taşınmazı davalı eşi ... üzerine aldığını, çekişmeli payı bilahare davalı ...’a 250.000 TL bedelle sattığını davalı ..., tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olup alım gücü bulunduğunu, çekişme konusu taşınmazın bulunduğu yerden başkaca taşınmazlar da aldığını, satış bedelinin bir kısmını banka kanalıyla bir kısmını vekili eliyle nakten ödediğini, çekişme konusu taşınmazı ve başkaca taşınmazları alabilmek için üç adet dairesini sattığını dahili davalı şirket, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğunu, tapu kaydında herhangi bir takyidat ya da tedbir bulunmadığını, çekişmeli payı trampa yolu ile edindiğini, trampaya konu dava dışı dairelerden birinin gerçekte 300.000 TL, diğerinin 210.000 TL olup ayrıca davalı ...’a banka aracılığı ile 22.08.2014 tarihinde 90.000 TL ödediğini, çekişmeli payı gerçekte 325.000 TL değil 600.000 TL üzerinden iktisap ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece kayıt maliki olan dahili davalı şirketin iyiniyetli olduğu, davalılar ... ve ...’nin ise kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle iptal tescil isteğinin reddine, kötüniyetli olmadıkları gerekçesiyle davalı ... ile dahili davalı şirket yönünden tazminat isteğinin reddine, davalılar ... ile ...’nin ise el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle adı geçen davalılar yönünden tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, eksiğin giderilmesi suretiyle getirilen kayıtlardan davacının, dava konusu 515 ada 47 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda 19.07.2010 tarihli vekaletname ile davalılardan ...’ı yetkili kıldığı, dava konusu 515 ada 47 parsel sayılı taşınmazın 1500/12902 payı davacı adına kayıtlı iken anılan vekaletnameye istinaden davalı ... tarafından vekaleten hareketle davalı eşi ...’ye, ... tarafından 13.08.2010 tarihinde davalı ...’a satış yoluyla temlik edildiği, davalı ... tarafından da yargılamanın seyri sırasında 22.08.2014 tarihinde dahili davalı şirkete trampa yoluyla temlik edildiği, davalılar ... ve ... tarafından delil olarak dayanılan gayrımenkul satış sözleşmesi başlıklı 19.07.2010 tarihli belge örneğine göre, davacının çekişme konusu payı muhtesatlarıyla birlikte 230.000 TL bedelle davalı ...’a sattığı, taşınmazın satışı için davacı tarafından davalı ...’a vekaletname verileceğinin kararlaştırıldığı, eldeki davada davacının sözü edilen belgedeki imzayı inkar ettiği, davacının şikayeti üzerine savcılıkça, söz konusu belgedeki imzanın davacıya ait olduğunun saptandığı gerekçesiyle davalı ... hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi oldukları saptanmak suretiyle ikinci el davalı ... ile çekişmeli payı trampa yoluyla edinen son kayıt maliki dahili davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
Davalılar ... ve ...’nin temyiz itirazlarına gelince
Somut olayda, davacı ile davalı ... ve ilk el davalı ...’nin imzasını taşıyan 19.07.2010 tarihli belge altındaki imza davacı tarafından inkar edilmiş mahkemece söz konusu belge incelenmeden sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, 19.07.2010 tarihli belgedeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının eldeki davada usulünce incelenip belirlenmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilerek davalılar ... ve ... yönünden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalılar ... ve ...’nin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalılara geri verilmesine, aşağıda yazılı 2.507.23 TL fazla yatırılan peşin harcın temyiz eden davacıya iadesine, 16.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/14500 E. , 2020/1866 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 87 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat