1. Hukuk Dairesi 2016/17506 E. , 2020/1819 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü
-KARAR-
Davacı vasisi, kısıtlı Mehmet’in yaşlı ve hasta olduğunu, kısıtlının dava dışı damadı Yakup’un bu durumdan faydalanarak, kısıtlıdan satış yetkisi içeren vekaletname aldığını ve 944 parsel sayılı taşınmazı davalıya düşük bedelle devrettiğini, davalının vekilin kötü niyeti bildiğini, vekil tarafından satış bedelinin de ödenmediğini, yapılan temlikin gabin ve ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kısıtlı adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında kısıtlının ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Davalı, taşınmazı bankadan kredi kullanarak 18.000,00 TL ile satın aldığını ve iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden Kahramanmaraş 3. Noterliğinden düzenlenen 26.04.2013 tarihli vekaletname ile davacının 944 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak satış ve satış vaadi sözleşmesi yapmak üzere dava dışı damadı Yakup’u vekil tayin ettiği, vekilin bu taşınmazı 29.04.2013 tarihinde 500,00 TL bedelle davalıya sattığı, 1929 doğumlu kısıtlı Mehmet’in Kahramanmaraş 2.Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından orta derecede demans, senilite ve artroz rahatsızlığı nedeniyle 30.06.2014 tarihinde vesayet altına alındığı, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçılarının davaya devam ettikleri anlaşılmaktadır.
Dava, ehliyetsizlik ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, vekil marifetiyle yapılan satış işlemlerinde gabin iddiası dinlenemez.
Bu nedenle gabin hukuksal nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak ehliyetsizlik iddiası yönünden hüküm kurmaya elverişli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleme imkanı bulunmamaktadır.
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış.
10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulu’ndan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hâl böyle olunca, kısıtlıya ne zaman vasi tayin edildiğinin, vekaletname ve satış tarihlerinde vesayet altında olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, eğer bu tarihlerde vesayet altında ise vasinin katılımı olmaksızın yapılan temlikin geçersiz olduğu hususunun gözetilmesi satış ve vekaletname tarihlerinden sonra vasi atanmış ise bu tarihlerde fiil ehliyetinin olup olmadığına ilişkin Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve toplanan delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
1. Hukuk Dairesi 2016/17506 E. , 2020/1819 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 33 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 120 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 67 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 127 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 36 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 46 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 64 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 36 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 56 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat