1. Hukuk Dairesi 2020/2943 E. , 2020/6880 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2020/2943 E. , 2020/6880 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS


Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda bozma öncesinde belirtilen şekilde karar verilmesine ilişkin olarak verilen karar bir kısım taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar ve birleşen davanın davacıları, mirasbırakanları ... ve ... 'ın dava konusu taşınmazların bir kısmını satış bir kısmını da bağış suretiyle davalılara devrettiklerini, işlemlerin muvazaalı yapıldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile ve tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar ve birleşen davanın davalıları, davaların reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davadan feragat eden ve davasını takip etmeyen davacılar yönünden davaların feragat nedeniyle reddine ve açılmamış sayılmasına diğer asıl ve birleşen davacılar yönünden, temliklerin muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davaların kabulüne bağışa konu taşınmazlar hakkındaki davanın ise tefrikine ilişkin verilen karar Dairece “...kısa kararda 141 ada 1 parsel ve 142 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki davalı ...'a satış yolu ile geçen paylar yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığı halde, anılan paylar bakımından gerekçeli karara (h) ve (i) bentleri eklenerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Hal böyle olunca, 10.04.1992 günlü ve 1992/7 esas-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda bozma öncesinde belirtilen şekilde karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden 1920 doğumlu mirasbırakan ...’ın 11.11.1989 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davalı oğlu ... ile kendisinden sonra ölen eşi ...’ın kaldığı, 1908 doğumlu mirasbırakan ...’ın ise 08.11.2000 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak ilk eşi ...’dan olma oğlu davacı ..., oğlu ...’den olma torunları ..., ... ..., gelini ..., oğlu İhval’den olma torunları ..., ..., ..., ... ve ..., dava dışı torunu ... ile ikinci eşi ...’dan olma oğlu davalı ...’ın kaldıkları, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 46, 1777, 1778, 1792, 1793, 4, 8, 141 ada 1 (toplulaştırma öncesi 3, 19, 21), 142 ada 1 (toplulaştırma öncesi 3) parsel sayılı taşınmazlarını 1980, 1986 ve 1987 tarihli satış işlemleri ile davalı oğlu ...’a, ...’ın da anılan taşınmazların tamamını 09.04.2001 tarihli satış işlemi ile davalı ...’ya, Mustafa’nın da 06.09.2002 tarihli satış işlemi ile tekrar davalı ...’a temlik ettiği, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 35 (yeni 25713 ada 1) parsel sayılı taşınmazdaki 12/96 payını oğlu ..., 12/96 payını oğlu ...’e 11.06.1963 tarihinde satış suretiyle devrettiği, bağış suretiyle devredilen taşınmazlar bakımından tefrik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 190. maddesinde, 'İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.' 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 6. maddesinde, 'Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.' şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.Somut olayda, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek eldeki davalar açılmış ise de, açıklanan olgular ve tanık anlatımları yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanların gerçek iradesinin mirasçılardan mal kaçırma olduğu yönünde somut bir olgu ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, davacılar mevcut deliller ile temliklerin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamışlardır.Hal böyle olunca, HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri gereği kanıtlayamayan asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Asıl davada davacı (birleştirilen 2006/104 Esas sayılı davada davalı) ... v.d. vekili ile asıl davada davalı (birleştirilen 2006/104 Esas sayılı davada davalı) ... v.d. vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 17/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.















Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön