1. Hukuk Dairesi 2018/1240 E. , 2020/5015 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2018/1240 E. , 2020/5015 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT


Taraflar arasında görülen davada
Asıl davada davacı ..., dava konusu 859 parsel sayılı taşınmazı davalıların mirasbırakanı ...’nın 23.11.1993 tarih ve 4960 yevmiye no’lu işlemle dava dışı ...’a sattığını, ne var ki sehven tapu kütüğünde ... adına tescil işleminin yapılmadığını, anılan taşınmazın 20.12.2012 tarih ve 17471 yevmiye no’lu işlemle ...’nın mirasçıları adına intikalen tescil edildiğini, dava dışı Metin’in tapu müdürlüğüne başvurusu üzerine hatanın ortaya çıktığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile dava dışı ... adına tescilini istemiş, birleştirilen davaya yönelik birleşen davada taraf sıfatlarının olmadığını, kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını, Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/39 E. sayılı dosyasında tapu iptal ve tescil davası açmalarına rağmen davalılar Halise, Hacı ..., Hacı Kadın, ... ve ...'nın tapuda ferağ vermeyerek eldeki davanın açılmasına sebebiyet verdiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Bozma sonrası birleştirilen davada davacı ..., dava konusu 859 parsel sayılı taşınmazı bir kısım davalıların murisi ...'dan 23.11.1993 tarihinde satın aldığını, ancak anılan devrin tapu kütüğüne işlenmediğini ve İhsan'ın 17.06.2012 tarihinde ölümü ile mirasçıları adına intikalin yapıldığını, davalı ... müdürlüğünün dava konusu olayda sorumluluğunun bulunduğunu ve İhsan mirasçısı olan davalıların da kötüniyetli olduklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., Hacı ..., Hacı Kadın, ... ve ... birleşen davada derdestlik itirazında bulunduklarını, davacının satın alma tarihinden eldeki dava tarihine kadar zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu, davacının tazminat talebinin yeterince açık olmadığını, tapu kaydına inanarak kendilerine intikali sağlanan taşınmaz bakımından kendileri aleyhine dava açılamayacağını, iyiniyetli olduklarını, aynı gün murislerinden kalan başkaca taşınmazlar için de intikal yaptırdıklarını, eğer tapu kaydında bir hata olsa idi kendilerinin intikal işlemleri sırasında bunun fark edilmiş olacağını, murislerinin taşınmazı aldığı gün satmasının şüpheli olduğunu, davacı ...’in taşınmazla 22 yıl ilgilenmemesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davaların reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu müdürlüğünün aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın usulden reddine ilişkin karar, Dairece ‘’ Hemen belirtilmelidir ki, bu tür davaların kural olarak ilgili kişiler ya da mirasçıları tarafından açılabileceği düşünülür ise de gerek tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlarda Devletin kusursuz sorumluluğunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 1007. maddesi, gerek 17.08.2013 günlü ve 28738 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 2013/5150 sayılı Tapu Sicili Tüzüğü'nün 74/4. maddesi ile (bu maddenin yollamasıyla) idarelerin davalarda taraf olabilmelerini düzenleyen 02.11.2011 tarihli ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 6., 7. ve 8. maddeleri, gerekse tapu müdürlüklerinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlı ve Genel Müdürlük olarak da Bayındırlık ve İskan Bakanlığına, yeni ismi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı kuruluşlar olarak genel bütçe içinde ayrı bütçe ile yönetilen kamu kuruluşları arasında yer almış olmaları birlikte değerlendirildiğinde, eldeki davanın açılmasında ve sonuçlandırılmasında davacı İdarenin hukuki yararının ve taraf ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. ‘’ gerekçesiyle asıl davadaki hüküm bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl davanın kabulü ile 859 sayılı parselin davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline, birleştirilen davada ise asıl davada karar verildiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, tapu müdürlüğü vekili tarafından süresinde, davalılar vekili tarafından ise süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 13.10.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat ...geldiler, davacı ... vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Davalılar Halise ve arkadaşları vekili, temyiz dilekçesi ile 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin şekil yönünden Anayasaya aykırı olduğu iddiasında bulunmuşlardır.
Ne var ki, kanunların şekil bakımından Anayasaya aykırılığı iddiası itiraz yolunun (somut norm denetimi ) konusunu oluşturamayacağı ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına da varılmadığından davalılar Halise ve arkadaşları vekilinin Anayasaya aykırılık iddialarının reddine.
İşin esası bakımından
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar Halise ve arkadaşları vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince
Eldeki dava, taşınmazın aynına ilişkin olup, vekalet ücreti dava konusu taşınmazın dava tarihindeki ve harcı tamamlanan değeri üzerinden nispi oranda belirlenmelidir.
Ancak, asıl davada davası kabul edilen tapu müdürlüğü lehine hatalı olarak maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ayrıca, birleştirilen davada davacı lehine hem maktu hem de nispi olmak üzere mükerrer vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru değildir.
Öte yandan, dava konusu 859 parsel sayılı taşınmazın yargılama sırasında 22.06.2016 tarihinde kesinleşen 3402 sayılı Yasanın 22/A maddesi uyarınca yenilenmesi ile 122624 ada 85 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu anlaşılmıştır. Mahkemece, infazda tereddüt yaratacak şekilde, doğru sicil oluşturma ilkesine aykırı olarak kapanan sicil kaydı üzerinden karar verilmesi de hatalıdır.
Ne var ki, bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden
1- Asıl davadaki hükmün 1. bendinde yazılı ‘’ 859 ‘’ ibaresinin çıkarılmasına, yerine ‘’ 122624 ada 85 ‘’ ibaresinin yazılmasına,
2- Asıl davadaki hükmün 3. bendinde yazılı ‘’ 1.980,00 TL maktu ‘’ ibaresinin çıkarılmasına, yerine ‘’ 49.950,00 TL nispi ‘’ ibaresinin yazılmasına,
3- Birleştirilen davadaki hükmün 2. ve 8. bentlerinin hükümden tümden çıkarılmasına, 2. bent yerine ‘’ Birleştirilen dava bakımından davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca takdir edilen 49.950,00 TL nispi vekalet ücretinin birleştirilen davanın davalılarından alınarak davacı tarafa ödenmesine, ‘’ cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davacı- birleştirilen davada davalı ... vekili için 2.540.00 TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılar- birleştirilen davada davalılardan alınmasına ve aşağıda yazılı 609.50 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalılar- birleştirilen davada davalılardan alınmasına, 13/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön