1. Hukuk Dairesi 2017/233 E. , 2020/4099 K. '


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2017/233 E. , 2020/4099 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT


Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.09.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi temyiz edilen vekili Avukat... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:


-KARAR-
Dava, aldatma ( hile ) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, 2002 yılında tapusu bulunmayan bir taşınmazının satışı konusunda davalı ... ile anlaştıklarını, bir müddet sonra davalının tanımadığı bir kaç kişiyle yanına gelerek satışa konu arazinin tapusunu çıkaracağını ve imza atması gerektiğini söylediğini, bu yönlendirme ile bir belge imzaladığını, daha sonra satma niyeti olmadığı dava konusu 459 ada 90 parsel sayılı ( 236 m2 – iki katlı ev bulunan ) taşınmazının davalıya devredilmiş olduğunu öğrendiğini, kandırıldığını, davalının tapu çalışanları ile ortak hareket etmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu, çekişmeli taşınmazı önceden beri kullandığını, bir kaç hafta önce belediyenin kamulaştırma çalışmaları sırasında durumu öğrendiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa şimdilik 20.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, davanın dinlenebilir bir tarafının bulunmadığını, hayatın olağan akışına ters iddialarda bulunulduğunu, imzaladığı belgenin hukuki sorumluluğunun davacıya ait olduğunu, temlikten itibaren 13 yıl geçtiğini, zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 459 ada 90 parsel sayılı taşınmazın ( 236,78 m2’lik arsa niteliğinde – üzerinde iki katlı bina mevcut ) tamamı davacı ... Gözeğir adına kayıtlı iken davacının bizzat taşınmazın tamamını 1 milyar ETL’ye davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince dava konusu taşınmaz üzerinde dükkan olarak kullanılan iki katlı bina olduğu, zemin katta halı vb. ürünlerin satıldığı, üst katta ise iplik bükme işletmesinin bulunduğu, davacı tanıkları ... ve ...’ın dava konusu taşınmazda iplik ve mobilya üzerine işyerlerinin bulunduğunu, kiracı olduklarını, davacı ...’ten kiraladıklarını, kira paralarını da Halit’e ödediklerini, davalı ...’yi tanımadıklarını beyan ettikleri, davacı tanığı ...’in çekişmeli taşınmaza komşu olduğunu, 1978 yılından 2004 yılına kadar dava konusu yeri davacının bizzat kullandığını, sonrasında kiraya verdiğini, kira paralarını davacının aldığını beyan ettiği, yine davacı tanığı Vakıf’ın da kullanıma ilişkin aynı yönde beyanda bulunduğu, davalı tarafın süre verilmesine rağmen delil listesi ibraz etmediği, dava konusu taşınmaza ilişkin celp edilen abonelik kayıtları incelendiğinde 89414 no’lu GASKİ Genel Müdürlüğü’ndeki aboneliğin 06.04.1988 tarihinden itibaren davacı adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı taraf taşınmazının rızası hilafına satıldığını dava tarihinden kısa süre önce belediyenin kamulaştırma çalışmaları sırasında öğrendiğini iddia ederek eldeki davayı açmış, davalı taraf temlikten 13 yıl geçtiğini belirtmiş ise de davalı taraf, davacının kandırıldığını öğrenme tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde davasını açmadığını ispat edememiştir. Davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir.
Öte yandan, davalı vekili 4. celsede müvekkili...’nin taşınmazı edindikten sonra davacıya kiraladığını, davacı tarafın da bu yeri başkalarına kiraladığını, kira parasının davacıdan alındığını ileri sürmüş ise de, davalı taraf bu iddialarını herhangi bir delille ispat edebilmiş değildir.
Hal böyle olunca, temlikten dava tarihine kadar çekişmeli taşınmazı davacının kullandığı, tanıkların bu durumu doğruladığı, abonelik kayıtlarının davacı adına olduğu, davalı tarafın satış bedelini kayda dayalı ödediğini ispat edemediği, akitteki değerin keşfen saptanan değerden çok az olduğu ve davalının uzun yıllar taşınmazı zilyetliğinde bulundurmamasını hayatın olağan akışına uygun bir nedenle açıklayamadığı birlikte değerlendirildiğinde, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön