1. Hukuk Dairesi 2016/15822 E. , 2020/1173 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/15822 E. , 2020/1173 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava aynı hukuksal nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı, yurt dışında yaşadığından dolayı Türkiye’deki işlerini takip etmesi için birleştirilen davada davalı Rıza Fatih’i vekil tayin ettiğini ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak maliki olduğu 241 ada 6 parsel sayılı taşınmazı, aynı zamanda başka bir taşınmazının satışı için vekil tayin ettiği asıl davada davalı olan dayısı Muhammer’e satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, taşınmazının bilgisi ve iradesi dışında satıldığını, herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedele karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, satış bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının borçlarının ödenmesi karşılığı satış işleminin yapıldığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu dübleks kargir ev ve bahçe nitelikli 241 ada 6 parsel sayılı taşınmazın davacı adına kayıtlı iken Rotterdam Başkonsolosluğunun 07.12.2011 tarih 9372 sayılı vekaletnamesi ile vekil kıldığı davalı... tarafından 26.12.2011 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle devredildiği, yine davacının maliki olduğu ve İstanbul’da bulunan dava dışı 419 ada 26 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümün davalı vekili Muharrem tarafından 10.01.2012 tarihinde dava dışı Halil’e satış suretiyle temlik edildiği, İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2011/1009 Esas, İzmir 7. İcra Müdürlüğünün 2011/5323 Esas sayılı dosyaları ile davacı aleyhine icra takiplerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen 'Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.' hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda, yukarıda değinilen olgular toplanan tüm deliller ile birlikte yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davacının iradesinin taşınmazların satılması karşılığında borçlarınının ödenmesi yönünde olduğu, davalı vekil Rıza Fatih’in de bu iradeye uygun olarak satış işlemini yaptığı anlaşılmakla, asıl davadaki tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsilik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerinde değildir, reddiyle hükmün asıl dava bakımından ONANMASINA,
Davacı vekilinin birleştirilen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince asıl davadaki gerekçelerle birlikte tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi doğru olmakla birlikte davacının alacak talebine bakımından, gerek dava konusu taşınmaz, gerekse İstanbul’da bulunan ve davalı ... tarafından satılan dava dışı 14 nolu bağımsız bölümün satış tarihleri itibariyle rayiç bedellerinin belirlenmek suretiyle davalıların, davacının borcu nedeniyle ödemiş oldukları miktar tespit edilerek, taşınmaz bedellerinden mahsup edildikten sonra davalı Rıza Fatih’in vekil sıfatıyla satmış olduğu taşınmazın bedelinden ödenen borç miktarı mahsup edilerek bakiye kalmış ise vekilin vekil edene hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde bu miktar bakımından sorumlu tutularak tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, birleştirilen dava yönünden hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




















Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön