4. Hukuk Dairesi 2016/6842 E. , 2018/4163 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

4. Hukuk Dairesi 2016/6842 E. , 2018/4163 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 25/12/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/03/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalılardan ...’ın temyiz itirazlarının incelenmesinde
Davacı vekili cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, davalılardan ...’in eser sahibi, diğer davalıların ise yetkili şirket ile şirketin yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcısı olduğu Takvim Gazetesi’nin 20/04/2014 ile 21/04/2014 tarihli nüshalarında yayınlanan “Cinayet Okulu” ve “Cinayet Hizmeti” başlıklı köşe yazılarında müvekkili ile ilgisi olmayan bir soruşturmaya ilişkin asılsız iddialara yer verildiğini, köşe yazılarında kullanılan ifadelerin müvekkilinin kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek, uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili davalı ...’ın davalı şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, bu nedenle Basın Kanunu’nun 13. maddesi gereği sorumluluğu olmadığını, adı geçen davalı hakkında husumetten red kararı verilmesi gerektiğini, diğer davalılar yönünden ise davanın esastan reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının savcı olduğu, dava konusu köşe yazılarında davacı hakkında belli bir gruba ya da örgüte mensupmuş gibi haber yapılmasının ve görevi ile ilgili soruşturma faaliyetini yürütürken tarafsız davranmadığı algısı oluşturulmasının davacının kişilik haklarının ihlali niteliğinde olduğu kabul edilerek, davanın tüm davalılar yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 13. maddesinin 1. fıkrasında, basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu düzenlenmiş, belirtilen maddenin 2. fıkrasında, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da bu hükmün uygulanacağı, tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yöneticinin şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı belirtilmiştir. Hukuki sorumlular arasında anonim şirketin yönetim kurulu başkanı bulunmakta ancak yönetim kurulu başkan yardımcısı bulunmamaktadır.
Şu halde, davalı şirket Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş.’nin yönetim kurulu başkan yardımcısı olan davalı ...’ın, 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 13. maddesine göre sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle adı geçen davalı hakkında davanın husumetten reddi gerekirken kısmen kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ..., ... ve ... Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş.’ nin temyiz itirazlarının incelenmesinde
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu köşe yazıları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın davalılar ..., ... ve ... Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. yönünden tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) ve (2) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön