4. Hukuk Dairesi 2016/7818 E. , 2018/8405 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

4. Hukuk Dairesi 2016/7818 E. , 2018/8405 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Asıl davada davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/07/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sebebiyle manevi tazminat, karşı davada davacı ... vekili Avukat ... aleyhine 31/07/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem sebebiyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Asıl dava, evlilik birliği devam ederken üçüncü kişiyle birlikte olma iddiasına dayalı manevi tazminat ve karşı dava, davacının davalıya karşı hakaret ve tehdit eylemi sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili davalının, müvekkili ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu ve bu durum sebebiyle müvekkilinin çevresine karşı onurunun ve saygınlığının kırıldığını belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili asıl davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece asıl dava bakımından davalının dava dışı eş ile birliktelik yaşadığı ve davacının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edecek eyleme katıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, karşı dava bakımından ise davacının davalıya karşı hakaret ve tehdit eylemlerinin ceza yargılaması neticesinde sübut bulduğu gerekçesiyle kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiden diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunup bulunmayacağı hususundadır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/07/2018 tarihli ve 2017/5 E. - 2018/7 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere TMK 185/3 maddesinde düzenlenen sadakat yükümlüğü, evlilik sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, ihlal edilmesi durumunda yalnızca sözleşmenin taraflarının yani eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nisbi hak niteliğindedir. Yani mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için, herkese karşı ileri sürülemez.
Davacı, kişilik hakkı ihlallerini düzenleyen genel hükümlere yani TMK’nun 24-25 ve TBK’nun haksız fiil sorumluluğuna ilişkin temel düzenlemesi olan 49/1 (BK. 41/1) ve kişilik
değerlerinin zedelenmesine ilişkin TBK 58. (BK 49.) maddelerine de dayanamaz. Söz konusu yasa maddeleri gereğince haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için, diğer şartların yanında ayrıca zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olması yani emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerekir. Somut olayda, eş olmayan davalı yönünden fiilin hukuka aykırılık şartı gerçekleşmemiştir.
Müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin de uygulanması mümkün değildir. Zira, TBK’nun 61. (BK 50.) maddesinde birden fazla kişinin ortak kusurlu davranışları nedeniyle bir zarara yol açmaları durumunda müteselsil sorumluluğun söz konusu olacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda sorumluluğa gidilebilmesi için, aldatan eş ile birlikte olan davalının fiilinin de hukuka aykırı olması gerekir. Davalının dava dışı eş ile birlikteliği şeklindeki davranışı, aldatılan eş yönünden haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceğinden müteselsil sorumluluk esasına göre de sorumluluğuna gidilemez.
Aldatılan eş yansıma yoluyla zarara uğradığını da iddia edemez. Zira, üçüncü kişinin aldatan eşe karşı herhangi bir hukuka aykırı eylemi ve verdiği herhangi bir zarar bulunmadığından, yansıma yoluyla istenebilecek zarar da sözkonusu olamaz.
TBK’nun 49/2 (BK.41/2) maddeleri gereği, fiilin emredici bir norma değil de sadece ahlaka aykırı olması durumunda, sorumluluğa gidilebilmesi için, failin zarar görene zarar verme kastıyla yani somut olayda, davalının davacı aldatılan eşe bilerek ve isteyerek zarar vermeyi amaçlamış olması gerekir. Sadece birlikte olduğu eşin evli olduğunu bilmesi bu tür sorumluluk için yeterli değildir.
Şu durumda açıklanan yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun yukarıda anılan kararı uyarınca yerel mahkemece, evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalıya karşı açılan davanın tümden reddedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2- Karşı dava bakımından dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) nolu bentte gösterilen sebeplerle asıl davanın BOZULMASINA, (2) nolu bentte gösterilen sebeplerle karşı davanın ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının davacı-karşı davalıya yükletilmesine, peşin alınan harcın bundan mahsubuna, davalı-karşı davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön