4. Hukuk Dairesi 2016/9518 E. , 2018/7652 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 14/04/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen 31/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacının organize sanayi bölgesinde faaliyet gösteren bir firmanın sahibi olduğunu, 12/03/2015 ve 14/03/2015 tarihli Sabah Gazetesinin ... ekinde, davalı tarafından kaleme alınan köşe yazılarında, davacıya iftira atıldığını, doğrudan davacının manevi şahsını hedef alan ve tümüyle hakaret ve iftira içeren köşe yazılarının kamuoyunda davacıyı küçük düşürdüğünü, bu şekilde davacının kişilik haklarına alenen saldırıda bulunulduğunu belirterek oluşan manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu haberlerde, davacıya yönelik bir kısım sözlerin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince ... Gazetesinin 12/03/2015 ve 14/03/2015 tarihli ... ekinde yayınlanan ve davalı ... tarafından yazılan yazılar, birer köşe yazısıdır. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, gerekse Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında köşe yazılarının, yazarın kişisel değer yargılarını içeren yayınlar olduğu, değer yargılarının kısıtlanamayacağı ve olaylar ile değer yargılarının birbirinden ayrı irdelenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ayrıca, basının belli ölçüde abartma, hatta tahrik etme ve polemik olarak kabul edilebilecek, kişisel açıdan taşkın ifadeler kullanma hakkı da bulunmaktadır. Bu, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesiyle teminat altına alınan fikir özgürlüğünün bir gereğidir.
Tüm bu ilkeler ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davaya konu yazılar, yayınlandığı tarihte kamuoyunun ilgisini çeken güncel olaylara ilişkin ve tartışmaların yapıldığı bir ortamda yazılmış yazılardır. Bu itibarla basın ve ifade özgürlüğü sınırlarında, sert eleştiriler ve değer yargıları içeren dava konusu yazılar davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmaz. Şu durumda mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
4. Hukuk Dairesi 2016/9518 E. , 2018/7652 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 30 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat