4. Hukuk Dairesi 2016/10881 E. , 2018/7271 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... AŞ aleyhine 22/06/2009 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine dair verilen 19/11/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin dünyaca ünlü bir eski eser koleksiyoncusu olduğunu, kendisinin ve eşinin sahip olduğu birtakım eski eserleri aslen ... olması sebebiyle... Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bölümüne bağışladığını, şu an 70 yaşında olan müvekkilinin 20'li yaşlardaki bir resmiyle ve ... Üniversitesine bağışlanan eserlerle alakası olmayan bir eser resmiyle, ağzından anlatımlara yer verilerek 'Kaçakçıdan Şaşırtan Jest' başlığıyla yapılan haber içeriğinde müvekkilinden 'dünyaca ünlü eski eser kaçakçısı' olarak bahsedildiğini, bugüne kadar eski eser kaçakçılığı suçundan tutuklanmadığı ve hapis yatmadığı gibi bu suçtan dolayı sabıkasının da olmadığını, aşağılayıcı ifadelerle yapılan haberin amacının kamuoyunu bilgilendirmek ve haber yapmak olmadığını belirterek oluşan manevi zararının tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davacının 1965 yılından bu yana tarihi eser kaçakçılığı yaptığının, bu yoldan ciddi miktarlarda paralar kazandığının internet sayesinde küçülen dünyada '...' yazılan tüm haber sitelerinde, arkeoloji ile ilgili sitelerde açıkça belirtildiğini, davacının isminin uluslararası mahkemelerde de geçtiğini, bazı ülkelerin kaçırılan eserlerinin davacı ... tarafından satıldığını belirterek eserlerin bulunduğu ülkelerden iadesini talep ettiklerini, uluslararası mahkemelerde bu nedenle davacının isminin açıkça yer aldığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının uluslararası alanda tanınan bir kişi olduğu, haberin güncel olup, kamuyu ilgilendirdiği, 'Kaçakçıdan' nitelendirmesinin eski olduğunun yazıda açıkça belirtildiği, bu konuda basında bir çok haber yer aldığı, dava konusu haberin bu anlamda görünür gerçeğe uygun olduğu, bir haberin okuyucunun dikkatini çekmek amacıyla, gazetecilik tekniği gereği ilgi çekici ifadelerle sunulmasının da özle biçim arasındaki denge bozulmadığı sürece haberi hukuka aykırı hale getirmeyeceği, haberde kullanılan ifadelerle özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. basına sağlanan güvencenin amacı toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24. ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından davacının 1966 yılında işlediği iddia edilen bir suçun uzun yıllar sonra, davacının adına saklanan sanat eserlerinin üniversiteye bağışlanması haber yapılırken takdir edilecek bir faaliyetini gölgeleyecek şekilde ve unutulma hakkını ortadan kaldıracak biçimde gündeme getirilmesi ve haber yapılması davacının kişilik haklarına saldırı oluşturur. Şu durumda, yayın hukuka aykırı olduğundan davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmelidir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/11/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.22/11/2018
4. Hukuk Dairesi 2016/10881 E. , 2018/7271 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat