4. Hukuk Dairesi 2016/12959 E. , 2019/1212 K


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

4. Hukuk Dairesi 2016/12959 E. , 2019/1212 K.

'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacılar ...... AŞ ve...... AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalılar ...... Ltd. Şti. ve diğerleri aleyhine 27/08/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat ve kararın yayınlanması istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalılardan ...ile ...'nun temyiz itirazlarının incelenmesinde
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, ...... Gazetesinin 12/10/2013 tarihli nüshasında davalılardan ...... tarafından '...... Ödülü Kabulü, İşlenen Suçun İtirafı' başlıklı bir yazı kaleme alındığını, dava konusu bu yazıda gerçek dışı, kişilik haklarına açık ve ağır saldırı teşkil eden ifadelerle davacıların zan altında bırakıldığını, uluslararası bir otelcilik örgütünün ......'ne vermeyi düşündükleri bir ödül bahane edilerek yapılan haberde davacıların suç işledikleri, suçluyu korudukları, hükümetin hukuk dışı yollardan düşürülmesini istedikleri gibi ifadelere yer verildiğini, gezi olayları olarak adlandırılan bir sürecin aylar öncesinden bilindiği ve hazırlık yapıldığı şeklinde iddialara yer verilerek davacılara suç isnadında bulunulduğunu, tüm bu ifadelerle basın özgürlüğü ve eleştiri sınırlarının aşıldığını belirterek oluşan manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalılar vekili davanın husumet ve esas yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, gezi olayları ile ...... arasında bağlantı kurmanın esasen mümkün olmadığı, ......nde battaniyelerin direnişçileri beklediği, verilen konukseverlik ödülü ve otelin otoparkında ele geçirilen tıbbi malzemelerin dava konusu haberi haklı çıkarmayacağı, tüm bu olgular değerlendirildiğinde haberin haklı sebeplere dayanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun hukuki sorumluluğu düzenleyen 13. maddesi, basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisinin, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcının, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, bu hükmün, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanacağı, tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanının, diğer şirketlerde en üst yöneticinin, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu şeklinde düzenlenmiştir.
Dava konusu haberin yayınlandığı ...... Gazetesinin künyesinde davalılardan ...nin yayınlayan sıfatıyla yer aldığı, künyede davalılardan ...’nun yer almadığı, davacı tarafından dava dilekçesinin ekinde sunulan ticaret sicil kayıtlarına göre ...’nun anılan şirketin eski ortağı olduğu anlaşıldığına göre davalılardan...... Ltd. Şti. ve ...’nun Basın Kanunu’nun 13. maddesi gereğince sorumlu olmadıkları anlaşılmaktadır. Şu durumda davalılardan...... Ltd. Şti. ve ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ... ve ......’nın temyiz itirazlarının incelenmesinde
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
AİHM 22 Nisan 2013 tarihli 48876/08 başvuru no'lu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,...” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri 69698/01 başvuru no'lu ve 16354/06 başvuru no'lu kararlarında da tekrar etmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, dava konusu haber içeriğinde ülkenin halen gündemini teşkil eden konular hakkında dava dışı bir avukatın beyanlarına yer verildiği, yazı içeriğinde, davacıların kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir ifade bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu haberin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1 ve 2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
















Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön