7. Hukuk Dairesi 2016/36084 E. , 2016/21866 K


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

7. Hukuk Dairesi 2016/36084 E. , 2016/21866 K.

'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi


YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 27.12.2016 Salı günü belirlenen saatte davalı .... Karşı taraftan gelen olmadı. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının davalıya ait hastanede fizik tedavi doktoru olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin 03.10.2013 tarihinde feshedildiğini, fazla mesai yaptığını, milli bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını, aylık ücretinin net 10.000,00 TL olup 2012 yılı 7 inci ayından itibaren aylık ücretlerinin, 8 inci ayından itibaren hakedişlerinin ödenmediğini, 27 günlük yıllık izin alacağının bulunduğunu iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, bilirkişi raporunun tebliği üzerine sunduğu ve aynı zamanda davaya cevap niteliğindeki dilekçesinde, davalı şirkete yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, bu nedenle davaya cevap verme imkanı bulamadıklarını, davacının hakediş usulü ile çalıştığından aylık 10.000,00 TL ücret aldığı kabulüne göre karar verilemeyeceğini, hastanenin 16.09.2013 tarihinde kapandığını, davacının ise 11.09.2013 tarihinde başka bir hastanede çalışmaya başladığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, fazla mesai yaptığı, milli bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı, yıllık izinlerinin hepsini kullanmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmadığı ihtilaflıdır.
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.

Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. 19.01.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununda esaslı değişiklikler yapılmıştır.
Değinilen Yasayla eklenen 7/A maddesinin birinci fıkrasına göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabilecektir. Söz konusu maddenin ikinci fıkrası gereğince, anonim, limitet ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunluluğu getirilmiş, elektronik yolla tebligatın haklı bir sebeple yapılamaması hâlinde, bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılacağı öngörülmüştür. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacaktır.
Tebligat Yasasının 10 uncu maddesi gereğince tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır. Bununla birlikte, kendisine tebliğ yapılacak kişinin müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması olanaklıdır. 6099 sayılı Yasayla bu maddeye eklenen ikinci fıkraya göre, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya herhangi bir nedenle tebligatın yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilip tebligat buraya yapılacaktır.
Tebligat Kanununun 12 nci ve 13 üncü maddeleri uyarınca, tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Temsile yetkili kişinin herhangi bir nedenle tebliğ yapıldığı sırada işyerinde bulunmaması veya bizzat alamayacak durumda olması halinde, kendisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürüne, bu da olanaklı değilse, tüzel kişinin o yerdeki memur veya işçilerinden birine yapılmalıdır. Bu sıraya uyulması yasal zorunluluk olup, aksi takdirde tebligat usulsüz sayılacaktır. Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerekir (Dairemizin 03.11.2008 gün ve 2008/4948 Esas, 2008/29807 Karar sayılı ilamı).
Vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Vekil ile takip edilen davada, asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin vekiline yapılması zorunludur. Vekile çıkarılan tebligat, kendisine veya kendisi yerine sekreteri veya kâtibine tebliğ edilmelidir. Ancak isticvap, yemin gibi şahsa bağlı işlemlerde, tebligatın vekile değil, bizzat bu işlemi yapacak asile yapılması yasal zorunluluktur.
Vekilin umumî vekâletname ile yetkilendirilmiş olması, müvekkilin talimatı olmadan tüm davaları takip etme yetki ve zorunluluğunu ona yüklemez. Örneğin, hakkında icra takibi yapılan borçlu, vekili aracılığıyla takibe itiraz etmiş olsa dahi, alacaklının açtığı “itirazın iptali davası” bakımından, borçlunun takibe itiraz aşamasında tayin ettiği vekilin, bu davada da yetkili bulunup bulunmadığı davanın açılması sırasında belirli olmadığından, dava dilekçesinin vekil yerine asile tebliği gerekir. Aksi takdirde usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmış olmaz. Bu itibarla bir davada vekilin temsil yetkisinin olup olmadığı mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır .
Adreste tebligatın, gerçek veya tüzel kişinin bilinen en son adresinde yapılması gerekir. Burada kastedilen kişinin oturduğu veya çalıştığı yerdir. Asıl olan tebligatın, tebligat evrakında belirtilen adreste muhatabın kendisine yapılmasıdır. Adres niteliğinde bulunmayan yerlerde, örneğin inşaat halindeki binalarda tebligat yapılamaz. Tebligat evrakına adresin doğru ve okunaklı olarak yazılması gerekir. Bir kişinin adresinden başka bir yerde tebligat yapılabilmesi o kişinin tebligatı kabul etmesine bağlıdır. Ev adresine çıkarılan tebligatın herhangi bir nedenle yapılamaması nedeniyle iş adresinde yapılması durumunda, tebligat geçerli kabul edilmelidir.
Muhatap tebliğ yapılacak adreste oturmakla birlikte, tebliğ yapıldığı sırada kendisi veya adına tebliği alacak herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda, adreste bulunmama nedeninin komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti, meclis üyesi, zabıta veya memurlardan öğrenilmesi ve tebliğ tutanağına yazılması, beyanına başvurulan kişiye tutanağın imzalatılması, imzadan çekinilmesi halinde tebliğ mazbatasında bunun belirtilmesi ve tebliğ evrakını dağıtan memurun imzalaması gerekir.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bu durumun geçici veya sürekli olmasına göre tebligat 7201 sayılı Yasanın 20 nci veya 21 inci maddesine göre yapılacaktır. 21 inci maddesine göre yapılan tebligatta, (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılırken, 20 nci maddeye göre yapılan tebliğde ise, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihten itibaren onbeş gün sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 21 inci maddesinde yapılan değişiklik gereğince, gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, kendisi o adreste hiç oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edecek ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracaktır. Bu durumda ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılacaktır.
Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılmalıdır. Muhatap adresinde bulunmadığı takdirde, onun yerine tebligatı kabule yetkili kişilere yapılır. Muhatabın konut adresinde süreklilik arzedecek şekilde birlikte oturan aile halkından biri veya varsa birlikte oturduğu hizmetçi tebligatı almaya yetkili kişilerdir. Yetkili kişilerin görünüşe nazaran onsekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir. Tebligat yapılacak gerçek kişi işyeri, işletme veya iş sahibi ise, işyerinde bulunmaması halinde daimî işçisine yapılan tebligat geçerli olacaktır.
Tebligatın muhatabı veya adına tebligatı alacak yetkili kişi adreste bulunmakla birlikte tebliğden imtina ederlerse, bu durum tebliğ evrakına yazılmak şartıyla tebliğ işlemi, Tebligat Kanununun 21 inci maddesi uyarınca yapılmalıdır.
6099 sayılı Yasa ile Tebligat Kanununun 29 uncu maddesinde yapılan değişiklikle, ilanen yapılan tebligatlarda, ilanın ayrıca elektronik ortamda yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
Yasanın 6099 sayılı Kanunla değişik 35 inci maddesine göre, kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini derhal tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adrese ait binanın kapısına asılması yeterli olacaktır. Bu durumda evrakın asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak bu madde hükümleri uygulanır. Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır.
Yine 36 ncı maddede yapılan değişiklikle, tebligat evrakının celse esnasında veya kalemde, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında “tebliğ konusu belirtilerek tevdi” edilmesi tebliğ hükmüne geçecektir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmeyecek ve masraf da alınmayacaktır.
Tebligatın muhataba yapılabilmesi için, muhatabın medenî hakları kullanma ehliyetine, kısaca fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilere tebligat yapılamaz. Bu durumda tebligatın kanunî temsilciye yapılması gerekir. Ancak bir meslek veya sanatla uğraşan ve ayırt etme gücüne sahip küçükler veya kısıtlılar, bu meslek ve sanatın icrasından doğan borçlardan bizzat sorumlu olduklarından, bu konuda kendilerine tebligat yapılması tebliği usulsüz ve geçersiz kılmaz.
Aksine hüküm bulunmadıkça tebligat giderlerini tebliğin yapılmasını isteyen taraf peşin olarak ödemelidir. Tebliğ gideri verilen süre içinde yatırılmaz ise, talep eden kişi bu isteminden vazgeçmiş sayılır. Dava dilekçesinin karşı tarafa tebliği için tebliğ gideri peşin verilmemiş ve verilen makul süre içinde yattırılmamış ise, dava hakkında 1086 sayılı Yasanın 409 uncu maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesi ve tensip zaptı davalı şirket adına Diyarbakır Alman Hastanesi Elazığ Caddesi No:2 Dağkapı Merkez/DİYARBAKIR adresine çıkarılmış “adres tevziat saatinde kapalı olup aynı adresde güvenlik görevlisi isim ve imzadan kaçınarak tebliğden imtina ettiğinden evrak 21.madde gereğince ilgili mah. muhtarlığına tebliğ edildi. 2 nolu haber kağıdı bırakıldı” yazılarak 03.01.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu tebligattan sonra, davalı adına duruşmaya katılan ve cevap dilekçesi veren olmamıştır.
Bilirkişi raporunun aynı adrese tebliğ edilmek istenmesi üzerine, hastanenin kapatıldığı belirtilerek iadesinden sonra, tebligat, Taksim Kuloğlu Mah. Liva Sokak No:5 Merkez/İSTANBUL adresine çıkarılmış ve 22.09.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
İzmir SGK İl Müdürlüğü Kemeraltı Sosyal Güvenlik Merkezi’nin mahkemeye hitaben yazdığı 04.09.2014 tarihli yazıya göre Özel Üniversal Diyarbakır Hastanesi ile imzalanan sözleşmenin Diyarbakır Valiliği’nin oluruna istinaden 17.09.2013 tarihi itibari ile hastane faaliyetinin süresiz durdurulması nedeni ile 17.09.2013 tarihi itibari ile sonaerdiği bildirilmiştir.
Davalı vekili, 09.10.2014 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde hem davaya cevap vermiş, hem rapora itirazlarını bildirmiş hem de delillerini sıralamıştır. Ayrıca 3 tane tanık ismi vermiştir. Davalı vekili duruşmalara katılmamış ancak mazeret dilekçesinde (02.10.2015 ve 29.12.2015 tarihli ) tanıklarının ismini adresini vererek dinlenmelerini talep etmiştir. Mahkemece, 29.12.2015 tarihli duruşmanın 3 numaralı ara kararı ile davalı tanıklarının dinlenmesine karar verilmiştir. Ancak takip eden 08.03.2016 tarihli duruşmada Mahkeme, bu yöndeki ara kararından vazgeçerek davalı tanıklarının beyanlarının alınması için gerekli usuli işlemleri yapmamış, davalı tarafından tanıklarının dinlenmesinden vazgeçilmesine ilişkin ara kararından rücu talepleri de dikkate alınmamıştır.
Dosya içeriğindeki delillere göre, davalı şirketin işlettiği Diyarbakır’daki hastanenin dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğinden (03.01.2014) önceki bir tarihte (17.09.2013 tarihinde ) kapatıldığı anlaşıldığına göre, bu adrese yapılan tebligatın usulsüz olduğu açıktır. Bu durumda davalı vekilinin bilirkişi raporunun şirketin merkez adresine tebliğinden sonra verdiği dilekçesindeki delillerin toplanması, tanıklarının dinlenmesi, bu amaçla gerekli usuli işlemlerin tamamlanması gerekirken, savunma hakkını kısıtlar biçimde tanıkların dinlenmesinden sarfı nazar edilmesi, diğer delillerin toplanmaması hatalı olmuştur.



O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre esasa dair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1.350,00 avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 27.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.














Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2016 Yılı Kararları” sayfasına dön