7. Hukuk Dairesi 2016/27834 E. , 2016/19949 K


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

7. Hukuk Dairesi 2016/27834 E. , 2016/19949 K.

'İçtihat Metni'

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 2007 yılı ayından 27.3.2015 tarihine kadar çalıştığını, elektrik süreç lideri olarak görev yaptığını, iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini, fesih bildiriminde yüzeysel ifadeler kullanıldığını, iş ilişkisi sürdüğü müddetçe iyi ilişkiler içinde olduğunu, hiçbir konuda uyarılmadığını, tespit edilen usulsüzlüklerin ne olduğunun, güveni ne suretle kötüye kullandığının fesih bildiriminden anlaşılamadığını, işten çıkarılmasını gerektirecek hiçbir sebep olmadığını ileri sürerek, feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine ve sonuçlarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının görev yaptığı üst düzey bir kısım çalışanın taşeron firmalarla kişisel ilişki içine girdiği, taşeron firma menfaatlerinin üstün tutulduğu, fiilen çalışmayan taşeron firma işçilerinin fiilen çalışmış gibi gösterilerek puantajlarda usulsüzlük yapıldığı, bu usulsüzlüğe puantajların doğruluk ve yeterliliğini denetleyen tüm idarî kadroların taraf olabileceği, yine bir kısım tedarikçinin imalat süreçlerinde kaynaklarından karşılıksız faydalandırıldığı ve bu usullerle’nun zarara uğratıldığı iddiaları üzerine inceleme başlatıldığını, 03.11.2014 tarihli ön inceleme raporundaki bulgular sebebiyle ’ın iş sözleşmelerinin feshedildiğini, iddiaların yoğunlaştığı taşeron firması üzerindeki incelemelerle birlikte 23.3.2015 tarihli rapordaki bulgular sebebiyle davacının ve ağabeyi da iş sözleşmelerini. m. 25/II-e gereğince feshedildiğini, feshin haklı sebeple yapıldığı durumlarda şekil şartlarının aranmayacağını, davacının bakım şefi olduğunu, genellikle projeli işlerde görev yaptığını, son olarak üretim tesisi kurulumunda görev aldığını, faturalar ve hak ediş raporları incelendiğinde fark oluştuğunu ve en büyük farkın işçilik maliyetlerinden kaynaklandığını, işin tüm masrafları taşerona ait olduğu halde davacı ve ağabeyi malzemelerin kullanılabileceği önerisinin yapıldığını, 2012 yılında firmasına imal edilen kurutma makinesinden çıkan hurdaların firmasına satıldığını, projede firmasının fatura girişleri olduğunu, bu şirketin eski şirketi olduğunu, bu şahısla dava dışı şahsî ilişkisi bulunduğunu, firmadan çoğunlukla taşeron işçilik hizmeti alındığını,depolarına rahatlıkla girip çıkmalarının, hurdaların depodan direkt verildiği ihtimalini güçlendirdiğini, taşeron işçilik faturalarında usulsüzlükler yapıldığını, faturaların arkasındaki imza föylerinde taşeron işçilerin imzalarıyla birlikte onların şefi olarak görev yapan ve her tesiste mutlaka bulunan personelinin de imzasının bulunduğunu, bulunması gerektiğini, örneğin bu kişinin davacı olduğunu, birçok imza föyünde bakım şefinin imzası olmadığını, yani imza föylerini ile kontrolünü yapmadığını ve birçok föye elle usulsüz kayıt girdiğini, bu inisiyatifi tek başına kullanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının ve abisi ’ın inceleme raporundaki bulgulara taraf olma hiç değilse göz yumma ihtimalini güçlendirdiğini, imzasız olmasına rağmen puantaja eklemeler yapıldığını, kart basımı olmayan işçilerin de imza föyüne göre puantaja eklendiğini, 1 saat yemek molası düşülmesi gerekirken yarım saat düşüldüğünü, imzaların benzerliğinden ya da aynı personele ait farklı tarihlerde atılmış farklı imzalardan çalıştığı belirtilen kişilerin yerine imza atıldığının açıkça belli olduğunu, ’ten gelen kart basım raporu istendiğinde personeline ait hiç kart hareketi olmadığının görüldüğünü, buna rağmen Mayıs faturası olduğunu, tarafından “puantaj kart hareketi yoktur, imza karşılığı fatura kesildi” yazıldığını, denetim sonucunda puantaj listesinde ismi olup da kart basım listesinde ismi olmayan personele ilişkin maliyet farkı hesaplamaları yapıldığını, usulsüzlüklerin yoğunlaştığıfirmalarının carilerinin incelemeye alındığını, faturalarının eksiksiz sıra numarası takip ettiğini, bunun da şirketin başka firmaya iş yapmadığını gösterdiğini ve paravan olduğuna işaret ettiğini, dinlenme alanı işinde benzer içerikli faturalar olduğunu, aynı işin iki firmaya birden yaptırılmış gibi gösterildiğini, emrini kimin açtığının araştırıldığını ve bu işleri talepsiz yaptığının belirlendiğini, mail arşivleri incelendiğinde 15 kalem işin herhangi bir talep ve onay olmadan yapıp bitirdiğinin tespit edildiğini, iş hacmi düşünüldüğünde tek tek tüm faturaların ve tedarikçilerin mal alım ve sipariş prosedürünün incelenmesinin imkânsız olduğunu, ancak bu işçiler ile davacının ve abisinin sistemli biçimde taşeron firmaların kazanç elde etmelerini sağladıklarını, İbrahim beyanında bakım şefi davacı ile bakım müdürü taşeron işçilik faturalarının ekindeki puantajların tanziminde aktif rol oynadıklarını doğruladığını, güven sarsıcı davranışlar nedeniyle iş sözleşmesinin devamının beklenemeyeceğini ve sözleşmenin İş K. m. 25/II bendi gereğince haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, emsal ayılı dosyasının davacısı müdürü olduğu bölümde davacının bakım şefi olarak görev yapıyor olması, davacının müdürü olan ağabeyi tesisinin 368/125 işlemleri kurulumu projesinde işçilik maliyetlerinde usulsüzlük yapılmış oluşu ve bu nedenle emsal dosyalarda sorumlu müdür iş akdinin feshinin geçersizliği işe iade davasının reddine konu eylemlerin gerçekleştiği süreçte davacının da aynı birimde satış şefi olarak görev yapması ve davalının iş yaptığı Boyersan şirketi sahibi yapılan işten memnuniyetsizliğini belirtmesi üzerine davacının sözleşme gereği malzemelerin Boyersan şirketinden karşılanacağı hükmüne rağmen davalı deposundaki hurdaların kullanılarak maliyetin düşürebileceği önerisi davalının güvenini sarsıcı nitelikte olduğu, fatura düzenlemeleri süreçlerinin dayanağı olan belgeler, imzalı işçi giriş çıkışa ilişkin kayıtlar ve şirketi ile olan ilişkiler de değerlendirildiğinde, davalının güveninin sarsıcı nitelikte olduğundan ve dosya kapsamına göre davacının iş akdinin feshinin geçerliliğinin delillendirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre somut olayda, davalı şirket, jant üretimi yapan grup bünyesinde, jant üretim tesisinin bakım işini üstlenen bir şirket olup davacı da bu şirkette elektrik bakım şefi olarak çalışmıştır. Davacının iş akdi, sorumluluğu altında bulunan konu ve süreçler ile ilgili tespit edilen usulsüzlükler ve işverenin güveninin kötüye kullanılması ile doğruluk ve bağlılığa uymayan eylemleri nedeniyle İK’nun 25/ll-e maddesi uyarınca davalı işverence haklı nedenle feshedilmiştir. Fesih bildiriminde davacının açıkça hangi işlem ya da işlemlerde ne tür usulsüzlükler yaptığına değinilmemiştir.
Davalı işveren cevap dilekçesi ile iç denetim müdürlüğünün fesih öncesi alınan raporlarına dayanmıştır. Davacının görev yaptığı işyerinde üst düzey bir kısım çalışanın iddiaları üzerine, iç tarafından inceleme başlatıldığını, denetim sonucunda 'satın alma ve tedarik prosedürlerinin işletilmediği, taşeron ilişkisi içinde olunan bir kısım firmanın ortaklık yapılarının birbiri ile aynı olduğu, üst yönetimin algısının birden fazla taşeron ile çalışıldığı yönde etkilendiği ama aslında ortaklık yapıları aynı olan ve sadece ticari unvanları farklı şirketlerle işbirliği içinde olunduğu, sürekli aynı taşeron firmalar ile iş yapıldığı ve satın alma süreçlerinin işletilmediği, taşeron firmaların işçilerinin puantaj kayıtlarında usulsüzlükler yapıldığı ve bu suretle taşeron işçi faturalarının fiilen çalışan işçiden daha fazla bedellerle tanzim edildiği, taşeron firmalar ile kişisel ilişki içine girdiği/süreçlerde taşeron firma menfaatlerinin üstün tutulduğu, özellikle işçilik hizmeti satın alınan taşeron firmaların çalışanlarının fiilen çalışmamış olmalarına rağmen çalışmış gibi gösterilerek puantaj kayıtlarında usulsüzlükler yapıldığı, bir kısım tedarikçinin imalat süreçlerinde işyerinin hammadde kaynaklarından karşılıksız olarak faydalandırdığı, bu usullerle işyerinin zarara uğratıldığı bulgularının tespit edildiğini, anılan sebeplerle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, haklı nedenle yapılan fesihlerde şekil koşullarının aranmayacağını, davacının bakım şefi, abisi ’ın ise bakım müdürü olduğu, bu olaylar sonucunda davacı ve abisinin, işyeri mali ve idari işler şefi ile satın alma şefi İbrahim iş akitlerinin İK 25/II-e maddesi gereğince feshedildiğini savunmuştur. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi fesih bildiriminde firma ismi bildirilmemiş ne tür bir usulsüzlük olduğu da açıklanmamıştır.
Mahkemece, dosya üzerinden üçlü heyet bilirkişisinden rapor alınmış olup bilirkişilerce raporda, “…davacı işçi bakımından sadece 2011/Haziran ayında davalıdan iş üstlenen deposunda bulunan hurda malzemelerin kullanılabileceğini önerdiği hakkında bir iddia yöneltildiği, ancak herhangi bir delille desteklenmediği, kaldı ki hurda çıkışı yapıldığına, bu firmaya usulsüz hurda verildiğine dair iddianın da söz konusu olmadığı olayda sırf böyle bir öneri getirmenin güveni kötüye kullanma anlamı taşımayacağı” mütalaa edilmiştir. Mahkemece, rapora itibar edilmeyerek davacının, hem işyerinin deposundaki hurdaların yüklenici şirketi tarafından kullanılmasının ve böylece maliyetin düşürülebileceği önerisinin getirilmesi hem de imzalı işçi giriş-çıkışa ilişkin kayıtlar ile şirketi ile olan ilişkiler değerlendirildiğinde davacının davranışının güven sarsıcı nitelikte olduğu, iş akdinin feshinin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, 03.11.2014 tarihli, konusu firmaları olan iç denetim raporu ile 23.03.2015 tarihli konusu firması olan iç denetim raporunun bulunduğu sözü edilen firmaların davalı şirketin işçilik hizmeti alımı yaptığı yüklenici şirketler olduğu anlaşılmaktadır.

03.11.2014 tarihli, konusu firmalarına ilişkin iç denetim raporunda kart basım kayıtları ile puantajların uyumlu olmadığı, kart basmayan işçilerin de manuel olarak puantaja eklendikleri, imza föyünde bakım şefi olan davacının imzası olmadığı halde puantaja manuel eklenmiş kişiler olduğu, puantajdaki imzaların birbirine çok benzediği, işe gelmeyenler yerine imza atıldığı algısının uyandığı, davacı ..., firmalarının gayri resmi ortağı olduğu iddialarının bulunduğu, bu bağlamda eşinin 2013 yılında 40 gün firması üzerinden sigortalandığı ve ’un da aracını firmasının sahibine sattığının tespit edildiği belirtilmiştir. Davalı işveren, bu rapora dayalı olarak mali ve idari işler şefi ile satın alma şefi iş akdini feshettiğini savunmuştur.
23.03.2015 tarihli konusu firmasına ile ilgili iç denetim raporunda ise, kaynak işlerinin firmasına yüksek maliyetle yaptırıldığı, bunun sebebinin de işçilik maliyeti yani işçilerin çalıştığı saatin gerçekten çok fazla gösterilmesi olduğu ve böylece davalı şirketine yüksek miktarda fatura kesildiği, işyerinde 2012 yılında Keskinoğlu firmasına “viol kurutma fırını makinesi” yapıldığı, imalat ve tadilat sürecinde ortaya çıkan hurdaların firmasına satıldığı yönünde iddiaların bulunduğu, firması anahtar teslimi sözleşme yapılmasına ve tüm masrafların ait olacak şekilde anlaşılmasına rağmen, davacı ...’ın davalı şirketin deposunda bulunan hurda malzemelerin tarafından kullanılabileceğini önerdiği, davacının ağabeyi ’ın ise kardeşinin uluorta bu şekilde konuşmasından rahatsız olarak konuyu kapattığı iddialarının bulunduğu, hurda stoklarının izlenmesine ilişkin bir sistem olmadığından bu konunun suistimale açık olduğu belirtilmektedir. Davalı işveren, bu rapora dayalı olarak davacı ... ile ağabeyi iş akdini feshettiğini savunmuştur.
Davacı ile ağabeyi davalı işyerinin bakım bölümünde davacı bakım şefi, abisi ise bakım-onarım müdürü olarak çalışmışlardır. Davacı, ağabeyi ’ın astı pozisyonunda olmasına rağmen ilk iç denetim raporuna göre iş akitleri feshedilen mali ve idari işler şefi ile satın alma şefi’ın davacı ve ağabeyi ile ast-üst ilişkisi içerisinde olmayıp bağımsız birimlerde çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Fesih bildiriminde hangi iç denetim raporuna dayanıldığı, hangi firmanın iş ve işlemlerinde ne tür bir usulsüzlük olduğu açıklanmamakla birlikte, davalının savunmalarından fesih bildiriminin 23.03.2015 tarihli konusu firması ile olan 2. iç denetim raporu ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, davalı işveren tarafından cevap dilekçesinde ağırlıklı olarak dava dışı başkaca işçiler () hakkında ilk iç denetim raporunun konusunu oluşturan iddialar ileri sürülmüş, birbirinden ayrı iş ve işlemler, farklı işçilerin durumları birbirine karıştırılmıştır. Oysa, davacı hakkındaki tek iddianın “tesisinin kuruluşu sırasındaki hava, su, doğalgaz vb. tesisat işlerinin Firması tarafından yapıldığı, indirim sonucunda oluşan fiyattan memnun olmayan firma sahibinin bu durumu ... ve bulunduğu bir ortamda dile getirdiği, ...’ın da “deposunda bulunan hurda malzemenin bu işlerde kullanılabileceğini önerdiği, bu konunun uluorta konuşulmasından rahatsız olan konuyu kapattığı” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere, davacı hakkında işyerinden usulsüz hurda çıkışı yaptığı ya da sözü edilen firmaya usulsüz hurda verdiği yönünde bir iddia bulunmamakta salt bu yönde bir öneri getirdiğine dair soyut bir iddia bulunmaktadır.


Davacı hakkında yapılan bir disiplin soruşturması ya da suç duyurusu bulunmamaktadır. Haklı nedenle fesihte zorunlu olmamakla birlikte ispat açısından, davacının iç denetim raporu ya da en geç fesih tarihinden önce konuya dair herhangi bir savunması da alınmış değildir. 23.03.2015 tarihli (konusu firması olan) iç denetim raporunda sadece bir takım iddialara yer verilmiş, bu iddiaların delilleri de gösterilmemiş, yargılama aşamasında da bu iddiaların somut deliller ile ortaya konulamadığı görülmüştür. O halde, davacı ile ilgili olarak somut bir usulsüzlük tespiti sözkonusu olmadığı gibi işçi-işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığını gösterecek kadar dahi ispatlanmış bir olay sözkonusu değildir.
Sonuç olarak, mahkemenin fesihte haklı neden bulunmadığına yönelik tespiti yerinde ise de, davacı hakkında makul şüphe uyandıracak somut bir olay ortaya konulup ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü gerekirken fesihte geçerli neden bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3.maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile
1-Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3-Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4-Davacı işçinin işe iadesi için süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5- Davacı tarafından peşin yatırılan 27,70 TL harcın alınması gerekli 29,20 TL harçtan mahsubu ile eksik 1,50 TL harcın davalıdan tahsili ile gelir kaydına,
6- Davacının yapmış olduğu Yargıtay’a geliş-dönüş dahil toplam 191,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan göre 1.800,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8- Artan gider ve delil avansının ilgilisine iadesine,
9-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/11/2016 oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2016 Yılı Kararları” sayfasına dön