8. Hukuk Dairesi 2016/6808 E. , 2018/14373 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde tarafların sürekli birlikte çalışarak para biriktirip taşınmazlar aldığı ve bunların hep davalı adına tescil edildiğini, bilgi edinebildikleri mal varlıklarının ise bir adet taşınmaz ve banka hesapları olduğunu, davacının 20 yıl hem evde hem işte çalışarak çocuklarına ve eşine bakıp evlilik birliğine büyük katkı verdiğini, davalının huzursuz ve kaba davranışlarıyla evlilik birliğinin bozulduğunu ve bu nedenle davacının son derece büyük üzüntü yaşadığını izah ederek taşınmaz ve banka hesapları yönünden davacının payına düşen 100.000,00 TL maddi tazminat ile boşanmaya dayalı olarak 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 02/08/2006 tarihli ıslah dilekçesiyle dava dilekçesinde yasal faiz taleplerinin bulunmadığını, ıslah suretiyle dava tarihinden itibaren işlemiş toplam 95.881,50 TL yasal faiz talep ettiklerini, ayrıca maddi tazminat istemi olarak taşınmaz ve ulaşılabilen banka hesapları yönünden dava değerini de 200.000,00 TL'ye arttırdıklarını, bu miktarı da ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasını talep ettiklerini bildirmiş ve arttırılan bedel üzerinden eksik harcı ikmal etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece bozma öncesi yapılan yargılama neticesinde, davacı tarafın ıslahla arttrılan talebinin kısmen kabulüyle 197.500,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebinin ise tümden reddine karar verilmiş, davalı vekili tarafından yapılan temyiz itirazı üzerine Yargıtay 2. HD 2007/150 esas ve 2007/1182 karar sayılı ilamıyla tarafların delilleri toplanıp davalı adına kayıtlı 6583 ada, 2 nolu parselin edinim tarihindeki bedeli edinilmesine davacının katkısının olup olmadığının tespiti, katkısı varsa belirlenip alış bedeli ile orantısının bulunması, taşınmazın dava tarihindeki bedeli tesbit edilip bu orana göre
katkı miktarının belirlenmesi ve gerekirse bu konuda uzman bilirkişi veya bilirkişiler kurulundan yanlar, yargıç ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurmak gerekirken, eksik inceleme sonucu varsayıma dayalı, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğine işaret edilerek hüküm bozmaya sevk edilmiş, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekilince yapılan karar düzeltme isteği Yargıtay 2. HD 2008/7954 esas 2008/8622 karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüyle taşınmaz yönünden 22.669,99 TL ve banka hesabı yönünden 63.855,82 TL olmak üzere toplam 86.525,81 TL katkı alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin (manevi tazminat dahil) tüm taleplerin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalı vekilinin banka hesaplarıyla ilgili temyiz itirazlarına gelince
Bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usuli kazanılmış hak denilir. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
Hemen belirtelim ki bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. 20.12.2013 gün ve 2013/23-131 E,. 2013/1681 K. sayılı kararları).
Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: s: 4738 vd).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda Mahkemece davalı adına kayıtlı banka hesapları yönünden davacı lehine katkı payı alacağı hesap edilmiş ise de bu durum usuli kazanılmış hak ilkesine aykırıdır.
Davacı tarafın dava dilekçesinde taşınmaza katkısı nedeniyle katkı alacağı yanında bankadaki davalı adına olan hesaplarda da hissesinin bulunduğundan bahisle toplam 100.000,00 TL maddi tazminat istekte bulunmuş, bozma öncesi yapılan yargılama neticesinde davacı lehine sadece taşınmaz yönünden alacağa hükmedilmiş, fazlaya ilişkin ve manevi tazminata ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir. Bu ilk karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuştur. Davacı vekilince, karar düzeltme yoluna başvuruda bulunularak yerel mahkeme hükmünün onanması talep edilmiş ancak bu istek yerinde görülmeyerek Daire tarafından reddedilmiştir.
Banka hesapları yönünden bozma öncesi verilen karar, bozma ilamı ve karar düzeltme ilamları birlikte değerlendirildiğinde Mahkemenin bozmaya uyulmasıyla davalı yararına banka hesapları yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğunun kabulü gerekir. Burada usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık Mahkemece banka hesaplarıyla ilgili işin esasına girilmesi ve yazılı şekilde alacağa hükmedilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle sadece taşınmaz yönünden davacı lehine alacağa hükmedilmesi gerekirken banka hesapları dahil edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 29,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 6,70 TL'nin davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın da davalıya iadesine 26.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2016/6808 E. , 2018/14373 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat