8. Hukuk Dairesi 2018/11662 E. , 2019/9782 K.
'İçtihat Metni'
DAVA TÜRÜ : Vakıf Tadil Senedinin Tadili
: ... 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda ... 25. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, teftiş makamı ... tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiş, bu kez teftiş makamı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
4721 sayılı Medeni Kanun'un 103.maddesinde açıkça temyiz süresinin 1 ay olduğunun belirlenmesine ve 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanun'un 345.maddesinde istinaf yoluna başvurma süresinin 2 hafta olarak öngörülmüş olmasına dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nin 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, vakıf değişiklik senedinin tescili isteğine ilişkindir.
Davacı vakıf vekili, vakıf resmi senedinde yapılan değişikliğin tescilini talep etmiş, ... tarafından, sözü geçen değişiklikler yönünden tadil senedindeki düzenlemenin, kuruluş senedinin 8. maddesinde üyelikle ilgili bölüm yönünden uygun olduğu ancak bunun 9. madde olarak yapıldığı, bu sebeple 9. maddedeki eski halde yazılı vakfın temsilinin ortadan kalktığı, buna göre 9. madde nediniyle diğer maddelerin numaralarının kaydığına ilişkin bir ifadenin eklenmesi gerektiği bildirilmiş, mahkemece davanın kabulüne, yapılan vakıf senedine yapılan ilavenin tescili ile daha once 9. madde olarak vakfın temsiline ilişkin düzenleme numarasının 10. madde olarak kaydırılmasına, digger madde numaralarının da bu sebeple kaydırılmasına karar verilmiş, karar, ... vekili tarafından istinaf edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 01.04.2018 tarihli ve 2017/1088 Esas, 2018/252 Karar sayılı ilamı ile temyiz edenin iki haftalık istinaf süresini kaçırdığı gerekçesiyle istinaf başvurusu HMK’nin 345 ve 352/(1)-c maddeleri gereği reddedilmiştir. İstinaf kararına karşı ... vekilinin temyiz isteği sonunda Bölge Adliye Mahkemesi kararı, sayın çoğunluk tarafından onanmıştır.
Dairenin sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, vakıf değişiklik senedinin tesciline ilişkin karara karşı istinafa başvurulması halinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 345. maddesinde yazılı iki haftalık süresinin mi, yoksa Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 103. maddesinde yazılı bir aylık süresinin mi uygulanması gerektiğinden kaynaklanmaktadır.
Temyiz isteğinin kapsamı, istinaf talebinin esasının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenmemesine yönelik olduğundan iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmelidir.
Bu hususta öncelikle kanunda yazılı sürelerle ilgili sürece kısaca göz atmak gerekmektedir
Bilindiği üzere hukukta her sürenin, haklar ve borçlar bakımından özel önemi ve anlamı vardır. Kanun yoluna başvuru süresi de taraflara yönelik sürelerdendir. Kanunun belirlediği süreler kesin olup, kural olarak hakim, kanunda belirtilen süreleri artıramaz veya eksiltemez. Kesin süreleri kesin olmayan hale getiremeyeceği gibi kesin süre içinde yapılmayan işlem için yeni bir süre de veremez. Kanun yoluna ilişkin süreleri de buna göre değiştiremez. HMK’de geçen kanun tabirinin HMK ile sınırlı olmadığı başka kanunları da kapsadığı tereddütsüzdür.
743 sayılı Türk Kanuni Medenisi’nin 74. maddesinde “Tescil kararının tebliği tarihinden itibaren, ..., iki ay içinde bu karara karşı temyiz yoluna başvurabilir” düzenlemesi yer almakta olup bu hüküm 4721 sayılı TMK’nin 103. maddesinde “Mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran veya ... tarafından temyiz edilebilir. ... veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı halinde iptal davası açabilirler.” şeklinde düzenlenmiş ve süre bir aya indirilmiştir. Değişikliğe ilişkin gerekçede “Maddenin birinci fıkrası yürürlükteki Kanun’un 74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasını karşılamaktadır. Mahkemenin vereceği kararın, tebliği tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuru sahibi veya ... tarafından temyiz edilebileceği öngörülmüş olmakla, yürürlükteki metinden farklı olarak, başvuru sahibi ile ...'nün temyiz hakkı aynı esaslara tâbi kılınmış, temyiz süresi de, ... bakımından 'iki ay' yerine 'bir ay'a indirilmiş olmaktadır: Diğer taraftan, vakfın kurulması istemini reddeden mahkeme kararının da aynı esaslar içinde temyiz edilebileceği kabul edilmiştir.Temyiz süresinin ... bakımından kısaltılması ile vakfın kuruluşunun daha fazla geciktirilmemesi, durumun bir an önce yasal yolla aydınlığa kavuşturulması amacı güdülmüş bu yolla, Ülkemizde yakınmalara yol açan yargılamanın uzamasına ilişkin itirazlar, genel temyiz suresi olan onbeş günün daha fazla uzatılmasının önüne geçilmesi suretiyle kısmen giderilmiştir. Vakfın kurucusu ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün temyiz süresinin aynı olması da, bu konuda olması gereken bir eşitliğin gereği olarak düşünülmüştür.” yazılıdır. 27.09.2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliği’nin “temyiz ve iptal” başlıklı 8. maddesinin (1). bendi de “Mahkemenin vakfın tesciline veya tescil isteminin reddine ilişkin kararlarına karşı, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran ya da Genel Müdürlük tarafından temyiz yoluna gidilebilir.” demektedir.
HMK’nin 345. maddesinde düzenlenen istinaf başvuru süresi ile ilgili düzenlemenin öncesine bakıldığında da
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda istinafa ilişkin düzenlemeler bulunmamakta iken “hükümlere karşı müracaat tarikleri” başlıklı üçüncü babın birinci faslının başlığı “temyiz” ve 432 nci madde gereği kanundaki temyiz süresi onbeş gün, 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kuruluşları hakkında otuz gün iken, 5236 sayılı Kanun ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na istinafa ilişkin 426/A ilâ 426/V maddeleri eklenerek Birinci Fasıl başlığı “istinaf” olarak değiştirildiğinden, 426/V maddesinden sonra gelmek üzere “Temyiz” ibaresini taşıyan İkinci Fasıl başlığı eklenmiş, mevcut İkinci ve Üçüncü Fasıl numaraları Üçüncü ve Dördüncü Fasıl olarak değiştirilmiş, Kanunun 427 ilâ 439 uncu maddeleri yeniden düzenlenmiştir.
5236 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde “İstinaf yoluna başvuru süresi, ilk derece mahkemelerince verilen kararların taraflara usulen tebliğini takip eden otuz gün olarak kabul edilmiştir. Bölge adliye mahkemesi, başvuranın istemiyle bağlı olarak inceleme yapacağından ve bu sebeple istemlerin dilekçede eksiksiz olarak gösterilmesi gerektiğinden, başvuru süresi otuz gün olarak belirlenmiştir. Esasen Avrupa Birliğine dahil ülkelerin çoğunda da bu mahkemelere başvuru süresi otuz gün olarak düzenlenmiştir.” yazılıdır. Yine 5236 sayılı Kanun’un 426/E maddesinin genel gerekçesinde “İstinaf yoluna başvuru süresi otuz gün olarak kabul edilmiştir. Bunun nedeni istinaf yoluna başvuruda bulunan tarafın istemlerini dilekçesinde eksiksiz gösterebilmesidir. Çünkü bölge adliye mahkemesi, başvuranın istemiyle bağlı olarak inceleme yapabilecek, tarafların istemleri dışında, kendiliğinden incelemesi gereken haller hariç bir inceleme yapamayacaktır. Bu istemlerin tam ve eksiksiz olarak hazırlanabilmesi için başvuru süresi, diğer sürelere nazaran, gösterdiği özellik nedeniyle uzun tutulmuştur. İstinaf yoluna başvuru süresinin ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı belirtilmiş, istinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri de saklı tutulmuştur.” derken, Hükümetin teklif ettiği metinde 426/E maddesi “İstinaf yoluna başvuru süresi otuz gündür. Bu süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” şeklindedir. Adalet Komisyonu Raporunda “Tasarının çerçeve 17 nci maddesiyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenmesi öngörülen 426/E maddesinde yer alan otuz günlük istinaf yoluna başvuru süresi, onbeş güne indirilmiş ve fıkraya yapılan ilave ile 427 nci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kurumları hakkında bu sürenin otuz gün olduğu hususuna açıklık getirilmiştir. Ayrıca aynı çerçeve madde ile eklenmesi öngörülen 426/V maddesi istinaf mahkemelerinde karar düzeltme yolu kabul edilmediği için madde metninden çıkarılmış ve çerçeve madde çıkarılan madde doğrultusunda değiştirilmiştir.” yazılıdır. Adalet Komisyonunun kabul ettiği metinin 17. maddesi ise “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Üçüncü Bap başlığı 'Kanun Yolları', Birinci Fasıl başlığı 'İstinaf' olarak değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki 426/A ilâ 426/U maddeleri eklenmiştir.”, Başvuru süresi başlıklı 426/E maddesi ise “İstinaf yoluna başvuru süresi onbeş gün, 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tabi kamu kurumları hakkında otuz gündür. Bu süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”, yine 18. maddesi “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa, bu Kanunla eklenen 426/U maddesinden sonra gelmek üzere 'İkinci Fasıl Temyiz' başlığı eklenmiş, 'İkinci Fasıl' ve 'Üçüncü Fasıl' başlıkları 'Üçüncü Fasıl' ve 'Dördüncü Fasıl' şeklinde değiştirilmiş, Kanunun 427 ilâ 439 uncu maddeleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.”, 'Temyiz edilebilen kararlar” başlıklı 427. maddesi ise “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir bu süre, 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanuna tâbi kamu kurumları hakkında otuz gündür.” Geçici 3. maddesi ise “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.' şeklinde düzenleme içermektedir.
6100 sayılı HMK’de düzenlenen istinafla ilgili süreyi düzenleyen 349. maddesinin gerekçesinde “İstinaf yoluna başvuru süresi onbeş gün olarak kabul edilmiştir. İstinaf yoluna başvuru süresinin ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı belirtilmiş, istinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri de saklı tutulmuştur. 1086 sayılı Kanunda 4353 sayılı Kanuna tâbi kurumlar hakkında öngörülen fazla süre, mahkeme karşısında Devletle kişiler arasındaki eşitlik ilkesi dikkate alınarak kabul edilmemiştir.”, 365. maddesinin gerekçesinde de “Maddede bölge adliye mahkemesinin hukuk dairelerinin hangi kararlarına karşı temyiz yoluna gidilebileceğine ilişkin genel kural düzenlenmiş, bu genel kuralın istisnaları ise “temyiz edilemeyen kararlar” başlığı altında 366 ncı maddede belirtilmiştir. Maddede, halen mevcut duruma paralel olarak, davada haklı çıkmış olan tarafa da hukukî yararı bulunmak koşuluyla, temyiz yoluna başvurma olanağı tanınmıştır. Milletlerarası Tahkim Kanununda öngörülen düzenlemeye paralel olarak, hakem kararlarına karşı iptal davasının açılabileceği kabul edilmiş ve bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilmesi öngörülmüştür. 1086 sayılı Kanunda 4353 sayılı Kanuna tâbi kurumlar hakkında öngörülen fazla süre, mahkeme karşısında Devletle kişiler arasındaki eşitlik ilkesi dikkate alınarak kabul edilmemiştir.” denmektedir. Ancak yapılan görüşmeler sonrasında Hükümet tarafından “Başvuru süresi” başlıklı “MADDE 349- (1) İstinaf yoluna başvuru süresi onbeş gündür. Bu süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” ve “Temyiz edilebilen kararlar” başlıklı “MADDE 365- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” şeklinde teklif sonrasında, Adalet Komisyonunda metin “Başvuru süresi” “MADDE 351- (1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilâmın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” ve “Temyiz edilebilen kararlar” başlıklı “MADDE 367- (1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihaî kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” şeklinde kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Buna ilişkin yasa görüşmelerinde “Tasarının 349 uncu maddesinde geçen “onbeş gündür” ibaresi sürelerin hesabında kolaylık sağlanması ve uygulamadan kaynaklanan sorunların giderilmesi amacıyla “iki haftadır” olarak değiştirilmiş ve madde teselsül nedeniyle 351 inci madde olarak kabul edilmiştir.”, yine “Tasarının 365 inci maddesinde, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliği tarihinden itibaren temyiz için başvurulması için gereken onbeş günlük süre, Komisyonumuzca temyiz dilekçesi yazmanın da zorluğu dikkate alınarak, kısa bir süre olarak değerlendirildiğinden bir aya çıkarılmış ve madde teselsül nedeniyle 367 nci madde olarak kabul edilmiştir.” bilgileri yer almaktadır. Daha sonra 7035 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeler sonucunda, 20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanun’un 31 inci maddesiyle, HMK’nin 361 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir ay” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir. Değişiklik gerekçesinde de “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 345 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvuru sürelerinde yeknesaklığın sağlanması amacıyla temyiz kanun yoluna başvuru süresi de iki hafta olarak değiştirilmektedir. Öte yandan 366 ncı maddedeki kıyas yoluyla uygulanacak hükümler de dikkate alındığında düzenleme ile bir aylık temyiz süresi ile iki haftalık katılma yoluyla temyiz süresi arasındaki uyumsuzluk da giderilmiş olacaktır.” (Madde gerekçelerinde 29 uncu madde gerekçesi olarak geçmekte olup Tasarının çerçeve 28 ila 31 inci maddeleri yapılan teselsül doğrultusunda çerçeve 30 ila 33 üncü maddeler olarak aynen kabul edilmiştir), temyiz süresinin uygulanmasına yönelik 7035 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin (1). Bendinde de “Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile 6100 sayılı Kanunun 361 inci maddesinde temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” denmektedir. Bu değişiklikler sırasında hala TMK’nin 103. maddesindeki süre korunmuş durumdadır.
Kanun yolu süresi ile ilgili bir kısım açıklamalar sonrasında biraz da sürelerin niteliği ve kanun yolu ile ilgili sürelere ilişkin Anayasa Mahkemesinin bakışından söz etmekte fayda bulunmaktadır.
Öncelikle, kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, yargılamaların sürüncemede kalmasının engellenmesi, uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa süre içinde nihai çözüme kavuşturulması ve hukuk aleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce temini şeklindeki hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder
Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça yer aldığı üzere adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (B. No: 2012/791, 7/11/2013). Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp, sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilmektedir (AİHM, Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar (Bkz. Eşim/Türkiye, B.No:59601/09, 17/9/2013).
Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir. (B. No: 2013/1718, 2/10/2013) (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Osu/İtalya, 36534/97, 11/7/2002, § 36-40).
Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar katı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınmaları gereklidir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Walchli/ Fransa, B. No. 35787/03, § 29).
Anayasa Mahkemesi, Cemile Akyıldız Başvurusuna ilişkin verdiği 22.9.2016 tarihli ve 2014/1382 sayılı kararında da, dava açma sürelerini düzenleyen son derece karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini, özellikle başvuru mercii ve süresi doğru gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkını zedeleyecek şekilde katı yorumdan kaçınmalarının gerektiğini belirtmiştir.
Yine, Tasfiye Hâlinde S.S. Eryaman Onur Sitesi Konut Yapı Kooperatifi Başvurusuna yönelik 21.9.2017 tarihli ve 2014/13217 sayılı kararında da kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında, temyiz süresinin on gün olduğunu kabul ederek temyiz isteminin süre yönünden reddine karar veren Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucunun temyiz hakkını kullanmasını imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği, bu açıdan kararın başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmaktadır, şeklinde açıklamada bulunulmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 103. maddesi gereğince resmi senetle vakıf kurma işleminin tescili veya vakıf senedindeki değişikliklerin tesciline ilişkin mahkeme kararları tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ... tarafından temyiz edilebilir. Türk Medeni Kanunu'nda temyiz süresi ile ilgili olarak özel bir düzenleme bulunduğuna göre artık burada Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun öngördüğü temyiz süresine gidilemez.
Buradan hareketle, Türk Medeni Kanunu’nda yazılı temyiz süresinin evvelce iki ay iken daha sonra bir ay olarak değiştirilmesi, bu dönemde iki dereceli sistemin geçerli olması ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ayrıca temyiz süresinin yine düzenlenmiş oluşu, 5236 sayılı Kanun ile istinaf düzenlemesi ile üç dereceli sisteme geçilmesi, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girişi ve 7035 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler, değişikliklere ilişkin gerekçeler, neticede istinafa ilişkin sürelerle ilgili düzenlemeler yanında halen TMK’nin 103. maddesinin yürürlükte oluşu, buradaki süreye ilişkin düzenlemenin özel düzenleme olduğu hususunda tereddüt bulunmaması, bu sürenin temyiz yönünden mevcut sistemde dahi uygulanmasında bir ihtilaf da olmamasına göre, az yukarıdaki açıklamalar karşısında ... yönünden iki farklı kanunda öngörülen iki farklı sürenin kanun yoluna başvuracak taraf yönünden karmaşıklık doğurduğu, bunlardan TMK’de yazılı düzenlemenin daha sonra üç dereceli sisteme geçilmesi ile Kanun’da yer alan istinaf yönünden uygulanmamasının, dolayısıyla istinaf süresine öncelik verilmesinin aşırı şekilci olup, temyize bir aylık süre içinde başvurulsa dahi istinaf yönünden iki haftanın kabul edilmesi nedeniyle temyiz isteğinin incelenme imkanı olamayacağı, bu yönden de hakkın kullanılmasını imkansız kılacak ölçüde bulunduğu, dolayısıyla gerek Bölge Adliye Mahkemesi gerekse Dairenin çoğunluğunun belirtilen farklı süre koşullarını açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulamak suretiyle hakkın özünün zedelenmesi şeklinde kısıtlanması sonucunun doğacağı, meşru bir amaç izlendiğinden söz edilemeyeceği, açık ve ölçülü olmadığı gibi istinafa başvuran üzerinde ağır bir yük de oluşturduğu, sonuçta açıkça dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının etkilendiği ve yok edildiği, açık ve görünür bir ihlale sebebiyet verileceği gözetilerek, istinaf talebinin süresinde yapıldığının kabul edilmesi, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması ve istinaf sebeplerinin değerlendirilebilmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
8. Hukuk Dairesi 2018/11662 E. , 2019/9782 K
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen İctihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 4 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat