8. Hukuk Dairesi 2018/15827 E. , 2019/4997 K


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2018/15827 E. , 2019/4997 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVACI - KARŞI DAVALI : ...
DAVALI - KARŞI DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14/05/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı-karşı davalı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı-karşı davalı ... vekili, evlilik birliği içerisinde davacının çalışarak biriktirdiği paralar ve ailesinin yardımı ile 17 ve 23 nolu bağımsız bölümlerin, davacının MTA'dan emekli olması ile aldığı ikramiye kullanılarak 155 nolu bağımsız bölümün satın alınarak davalı kadın adına tapuya tescil edildiğini, bunlar haricinde tarafların Vakıflar Bankası Ostim Şubesindeki mevcut müşterek hesaptaki paranın davalı tarafından çekildiğini, babası tarafından verilen aracın ise davacıdan alınan vekalet ile davalı tarafından satıldığını ancak paranın kendisine verilmediğini belirterek 17 ve 23 nolu meskenlerin davacıya aidiyetinin tespitine, 155 nolu meskenin yarı yarıya taksimine, Vakıfbanktan çekilen 9.894,63 TL ile aracın satımından dolayı davalının el koyduğu 10.800,00 TL'nin davalıdan alınıp davacıya verilmesini talep etmiştir. Davacı-karşı davalı vekili, Vakıfbank'tan çekilen paraya ilişkin taleplerinden 06.05.2015 tarihli oturumda feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı-karşı davacı ... Aras vekili, 17 ve 23 nolu meskenlerin miras yolu ile intikal ettiğinden kişisel mal olduğunu, 155 nolu meskenin ise 40.000,00 TL'si karşı davalının emekli ikramiyesi ile 11.000,00 TL evlilik birliği içindeki aile birikimi kullanılarak toplam 50.000,00 TL'ye alındığını, sonrasında karşı davacının babasından alınan bağış ile taşınmaza 15.000,00 TL değerinde iyileştirme yapıldığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Karşı davalarında ise, karşı davalı adına kayıtlı 3 nolu meskenin karşı davacıya düğünde takılan ziynet eşyalarının bozdurulması ve babasının 15 bin Alman Markı karşılığı parayı bağışlaması ile alındığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL'nin faiziyle, bu talep mümkün görülmediği takdirde ziynet eşyaları ile babasından alınan 15 bin Alman Markı bağış bedelinin karşı davalıdan tahsilini istemiştir. 18.03.2015 tarihli usulüne uygun harcını yatırdıkları ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporuna itirazlarını tekrar etmekle birlikte, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talep miktarını 14.068,492 TL'ye yükseltmiş ve asıl davaya yönelik cevap dilekçelerini 155 nolu bağımsız bölümün davacı-karşı davalı tarafından karşı davalı-karşı davacıya yapılmış bağış olarak kısmen ıslah ettiklerini bildirmişlerdir.
Mahkemece verilen ilk kararda, asıl davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak 155 nolu taşınmaz yönünden 50.000,00 TL alacağın davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, davacı-karşı davalının bu taşınmaz yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, 17 nolu ve 23 nolu bağımsız bölümler ile araç ile ilgili taleplerin reddine, davacı-karşı davalının dava konusu taşınmazlara ilişkin tescil talepleri yerinde görülmediğinden reddine, Vakıfbank Ostim Şubesi'ndeki paralar ile ilgili talebinin feragat nedeniyle reddine karşı davanın kabulü ile 14.068,92 TL katkı payı alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine karar verilmiştir. Her iki taraf vekillerince temyiz itirazları üzerine yapılan incelemede, Dairenin 2016/15386 Esas ve 2018/15827 Karar sayılı ilamıyla karşı davaya konu 3 nolu meskenin edinme tarihi itibariyle değer tespiti ve faizin başlangıç tarihi, asıl davaya konu 155 nolu mesken yönünden ise talebin alacağa değil aynına yönelik olduğu hususlarına işaret edilerek davalı-karşı davacı ... lehine asıl dava ve karşı davaya dair hüküm bozulmuş, davacı-karşı davalı tarafın tüm ve davalı-karşı davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının ise reddine karar verilmiştir. Davacı- karşı davalı vekili tarafından yapılan karar düzeltme isteği de reddedilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl dava ve (davacı-karşı davalı tarafça bozmadan sonra açılıp, asıl dava ve karşı dava ile birleştirilen Ankara 11. Aile Mahkemesinin 2016/789 Esas ve 2018/430 Karar sayılı) birleşen davanın tefrikine, davalı-karşı davacı tarafça açılan karşı davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 14.068,92 TL katkı payı alacağının 1.000,00 TL'sinin karşı dava tarihinden itibaren, geriye kalan miktarın ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Asıl dava ve birleşen davanın tefriki yönünden davacı-karşı davalı tarafça istinaf yoluna başvurulduğuna, Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 29.01.2019 tarihli ve 2018/2514 Esas, 2019/73 Karar sayılı kararı ile incelemenin Yargıtayın görevi kapsamında olduğu belirtilerek dosya mahkemesine iade edildiğine göre HMK'nin 168 ve 373/4 maddeleri uyarınca tefrik kararının Yargıtay incelemesine tabi olduğunun kabulüyle davacı-karşı davalı tarafın itirazları incelendiğinde
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davaların Birleştirilmesi” başlıklı 166. maddesinde 'Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.' hükmü yer almaktadır. Yine aynı kanunun 167. maddesinde 'Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.' düzenlenmesine yer verilmiştir. HMK'nin 30 maddesinde Hâkimin yargılamanın düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamakla yükümlü olduğu kabul edilmiştir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında bozma sonrası davacı-karşı davalı tarafça 04.05.2016 tarihinde asıl dava dosyasında ayın talep edilen 155 nolu mesken yönünden bu kez alacak istekli dava ikame edildiği, söz konusu davanın 08.03.2018 tarihinde asıl dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği görülmektedir. Yargılamanın 20.09.2018 tarihli üçüncü celsesine ilişkin duruşma tutanağı incelendiğinde ise davacı-karşı davalı tarafça açılan asıl dava ve birleşen dava yönünden 'davacı vekilinin duruşma saati başlamadan önce mahkeme salonunda yargılama yapılırken diğer dava dosyasının ortasında tanık dinlenirken söz almaksızın duruşmaya müdahale edip 1,30 saat beklemeyeceğini söyleyerek duruşmaya girmeyeceğini beyan ettiği buna ilişkin mahkememiz tarafından 20/09/2018 tarihli tutanağın düzenlendiği, duruşmada hazırun davalı vekilince asıl davayı birleşen davayı takip etmek istemediklerini, asıl dava ve birleşen dava dosyadan tefrik edilerek yargılamaya karşı dava yönünden devam edilmesini talep ettikleri anlaşılmaktadır. Bunun üzerine mahkemenin asıl davanın davacısı ve birleşen davanın davacı vekilinin duruşmaya katılmadığı, yapılan çağrıda hazır olmadığı herhangi bir mazeret bildirmediği davacı vekili tarafından asıl dava ve birleşen davanın takip edilemeyeceği beyan edildiğinden asıl dava ve birleşen davanın HMK'nin 150. maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına ve asıl dava ve birleşen davanın dosyada gelinen aşamaya göre dosyadan tefrikine' karar verildiği anlaşılmaktadır.
Asıl ve birleşen davalar ile karşı dava yönünden talepler, dava konusu edilen mallar, toplanan deliller, dosya kapsamında gelinen aşama birlikte değerlendirildiğinde tefrik kararı verilmesinde usule aykırı bir yön bulunmadığından davacı-karşı davalı vekilinin bu husustaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. HMK'nin 150/1. maddesi uyarınca verilen işlemden kaldırma kararı temyiz incelemesine tabi kararlardan olmadığı gibi bu karara yönelik itirazın asıl dava ve birleşen davanın tefriken gönderileceği mahkeme tarafından incelenmesi gerekeceğinden bu hususta değerlendirme yapılmamıştır.
2. Karşı dava yönünden temyiz itirazları incelendiğinde
Mahkemece tarafların yüzüne karşı tefhim edilen kısa kararda '1-Karşı davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 14.068,92TL katkı payı alacağının 1000TL sinin karşı dava tarihinden itibaren geriye kalan miktarın ıslah tarihi olan 18/03/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte' şeklinde karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm kısmında '1-Karşı davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 14 068,92TL katkı payı alacağının 1000TL sinin karşı dava tarihinden itibaren geriye kalan miktarın ıslah tarihi olan 18/03/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davacı- karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacıya verilmesine,' karar verilmiştir. Bu haliyle, kısa kararla gerekçeli karar arasında aykırılık oluşturulmuştur. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki bu uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsmaktadır. Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK mad. 298/2). Kısa kararla gerekçeli kararın aykırı olması bozma nedenidir. Bozmadan sonra önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hakim vicdani kanaatine göre karar verebilir (10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Bu itibarla, tarafların hak ve yükümlülüklerini tam olarak belirten ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde 6100 sayılı HMK'nin 297. maddesine uygun olarak bir karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Kabule göre de 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, 'Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.' hükmünü amirdir. Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK'nin 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hakim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK'nin 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK'nin 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut olay incelendiğinde sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir duruşma günü tayin etmeden, davacı-davalı tarafın yokluğunda hüküm verildiği sabittir. Mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. madde hükmünü dikkate almayarak taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeksizin, aynı Kanun'un 184. ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile karşı dava yönünden hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, asıl dava ve birleşen davanın tefrikine yönelik temyiz itirazların (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalı-karşı davacı ...'dan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı-karşı davalı ...'e verilmesine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön