8. Hukuk Dairesi 2016/21616 E. , 2019/3601 K


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2016/21616 E. , 2019/3601 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVACI-KARŞI DAVADA DAVALI : ...
DAVALI-KARŞI DAVADA DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı


Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın ve karşı davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davada davalı vekili ile davalı-karşı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacı-karşı davada davalı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın evlilik birliği içinde alındığını, tarafların 50.000 TL birikimleri üzerine ailelerinden 10.000'er TL alıp ekleyerek 70.000 TL peşinat ödediklerini, yaklaşık 50.000 TL bankadan davalı adına kredi çektiklerini, davalının yaklaşık 20.000 TL kredi borcu kalmışken ve henüz taraflar evli iken bu ödemeyi yaparak daireyi yakınlarından birine devrettiğini açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, son yargılama oturumunda sunduğu havalesiz, tarihsiz dilekçe ile talebini 29.000 TL'ye yükseltmiş, karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davada davacı ... vekili, davanın reddini savunmuş, karşı dava dilekçesinde, davalının boşanma döneminde davacıdan para talebinde bulunduğunu, bunun üzerine davacının kendi ücretiyle aldığı 34 BN 9559 plakalı aracı evlilik birliği içinde sattığını, satış bedeli olan 19.500 TL'nin davalı tarafından alındığını, buna dair imzalı belge verdiğini, 2009 yılı Kasım ayında davalının ticari işletmesinin borçları için karşı davacıdan kredi çekmesini istediğini ve davacının da 5.000 TL kredi çekip karşı davalıya verdiğini açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesi ile şimdilik 5.000 TL katılma alacağının karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın ve karşı davanın kabulüne, asıl davada, istemden fazlasına hükmedilemeyeceğinden, fazlaya ait haklarda saklı tutulmuş olduğundan, davacının 5.000 TL katkı payı alacağının dava tarihi olan 06.12.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davada, istemden fazlasına hükmedilmeyeceğinden dava tarihinden itibaren 5.000 TL katkı alacağının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, her iki tarafın fazlaya ait haklarının saklı tutulmasına, Türk Medeni Yasası'nın tarafların alacakları yönünden takas yapılması şartını getirmiş olduğundan her iki tarafın birbirlerinden alacaklarının takasına, fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere bu dava dosyası ile tarafların birbirlerinden alacaklarının kalmadığının tespitine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı-karşı davada davalı vekili ile davalı-karşı davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-karşı davada davalı vekili ile davalı-karşı davada davacı vekilinin karşı davaya yönelik tüm, asıl davaya yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı-karşı davada davalı vekili ile davalı-karşı davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Eşler, 01.09.2002 tarihinde evlenmiş, 28.07.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.l0, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 647 ada 1 parseldeki 39 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 07.04.2008 tarihinde TOKİ ile davalı eş arasında düzenlenen gayrimenkul satış sözleşmesi ile edinilmiş olup boşanma dava tarihinden önce 27.04.2010 tarihinde dava dışı 3.kişiye devredilmiştir.Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179).
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken 'eklenecek değerler' göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 229. maddesine göre eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir. Bu tür uyuşmazlıklarda öncelikle, davalı eş tarafından 229. maddede sayılan amaç ve doğrultuda kazandırma veya devrin yapılıp yapılmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkemece, karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının anlaşılması durumunda, söz konusu mal mevcut kabul edilerek yapılan hesaplamada davacı tarafın katılma alacak hakkının olup olmadığı, varsa miktarı saptanarak davalı eşten tahsili yönünde hüküm kurulmalıdır. Tasfiyede devredilen mal varlığının devir tarihindeki durumu (niteliği, seviyesi, yaşı vb.) esas alınarak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri hesaplamada göz önünde bulundurulur. (TMK mad.235/2).
Mahkemece, hükme esas alman 01.02.2016 tarihli bilirkişi raporundan hareketle, davalının 27.04.2010 tarihinde kredi borcunu kapattığı ve taşınmazı 3.kişiye devrettiği, dava konusu taşınmazın davalı tarafından 3.kişiye satış tarihi itibariyle değerlendirme yapılması gerektiği, taşınmazın devir tarihi itibariyle değerinin 140.000 TL olduğu, davalının annesinin taşınmazın edinilmesi için 60.000 TL borç gönderdiği iddiasının banka dekontları ile belirlendiği, davacının ise bu paranın davalının kendi kazancı olduğunu iddia ettiği ancak bunu dosya kapsamı itibariyle ispatlayamadığı, bu durumda taşınmazın 3.kişiye devir tarihindeki değeri olan 140.000 TL'den 60.000 TL annesinin gönderdiği para ve 22.000 TL kalan kredi borcu düşüldüğü takdirde artık değerin 58.000 TL ve bunun yarısı olan 29.000 TL'nin davacının edinilmiş mallarda artık değer alacağı olduğu gerekçesiyle, yazılı şekilde karar verilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, Mahkemece taşınmazın edinilmesi sırasında davalının annesi tarafından 04.04.2008 tarihinde banka havalesi yoluyla gönderilen 60.000 TL ile bakiye kredi borcunun kapatılması için ablasından aldığı 22.000 TL'nin davalının kişisel malı olduğunun kabulü yerinde ise de, bu miktarların taşınmazın devir tarihindeki değerinden direkt olarak düşülmesi suretiyle davacının katılma alacağının hesaplanması doğru değildir. Mahkemece yapılması gereken iş, davalının kişisel malı niteliğindeki bu miktarların taşınmazın edinme tarihindeki değerine oranını tespit etmek, bu oran ile (karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden) taşınmazın devir tarihindeki durumuna göre bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki belirlenecek piyasa sürüm (rayiç) değeriyle çarpılması sonucu davalının denkleştirme alacağını bulmak, bulunan bu miktarın taşınmazın bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki piyasa sürüm (rayiç) değerinden düşülmesinden sonra kalan miktarın yarısının davacının katılma alacağı olduğunu düşünmek, bu hususta gerekirse konusunda uzman hesap bilirkişisinden tarafların ve Yargıtay'ın denetimine açık gerekçeli rapor alındıktan sonra talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
3. Mahkemece, davacı taraf sözlü duruşmada davasını ıslah edeceğini bildirerek ıslah dilekçesini sunmuş ise de, ıslah harcını yatırmadığı, her ne kadar ıslah harcını yatırması için süre verilmesi mümkün ise de 05.04.2016 tarihli duruşmada 16.06.2016 günlü duruşmada sözlü duruşma yapılacağı taraf vekillerine bildirilmiş olup, yaklaşık 2,5 aylık süre içerisinde davacının davasını ıslah edip harcını yatırması mümkün iken karar duruşmasında ıslah dilekçesi ibraz ederek harcını yatırmak üzere süre istemesinin mahkemece uygun görülmediği belirtilmişse de, gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki, dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin olup, 06.12.2011 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesi 'Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir...' hükmü ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir. Davanın açıldığı 06.12.2011 tarihi itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüktedir. Belirsiz alacak davası, yukarıda belirtildiği üzere, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle kabul edilmiştir. Bu durumda eldeki davanın açıldığı tarihte 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğuna göre, belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekir. Davacı vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Daha sonra davacı vekili son yargılama oturumunda sunduğu havalesiz, tarihsiz dilekçe ile talebini 29.000 TL'ye yükseltmiştir. Mahkemece anılan dilekçenin ıslah dilekçesi olduğu kabul edilmişse de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası olduğundan, söz konusu dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep artırma dilekçesi olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi halinde dahi tahkikat sona erinceye kadar ıslah mümkün olduğundan davacıya arttırdığı bedel için harcı yatırmak üzere süre verilmesi mümkündür. Bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekile karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
4. Bundan ayrı, tarafların takas ve mahsuba ilişkin bir talebi bulunmadığı halde, Mahkemece tarafların alacaklarının karşılıklı olarak takas edilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Davacı-karşı davada davalı vekili ile davalı-karşı davada davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının yukarıda (2), (3) ve (4) nolu bentlerde yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik tüm, asıl davaya yönelik diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 234.80 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 106,75 TL'nin temyiz eden davacı-karşı davalı ...'den alınmasına ve 44,40 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 155,80 TL'nin istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacı ...'ya iadesine, 03/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön