8. Hukuk Dairesi 2018/1329 E. , 2020/5889 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mirastan Feragat Sözleşmesinin Geçersizliğine Dayalı Tapu İptali Ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle davacı ile davalıların murisi olan Hacı ...'nın 1994 yılında evlendikleri, 32 ada 30 parsel sayılı taşınmazın evlilkten yedi gün sonra müris tarafından davacıya bağışlandığı, 29 Şubat 2000 tarihinde ise mirastan feragat sözleşmesi düzenlendiğini, ivaz olarak daha önce bağışa konu 32 ada 30 parsel sayılı değeri çok düşük harabe vaziyette avlulu kerpiç evin verildiği, ancak davalıların murisinin devasa malvarlığı olduğunu, ancak bu malvarlığını 1995 yılında üçüncü kişiye devredildiğini, bu kişinin de taşınmazları 2009 yılında murisin çocuklarına satış olarak devrettiği, bu devir işlemlerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve muvazaayı gizlemeyi amaçlayan işlemler olduğu, mirastan feragat sözleşmesi tarihi itibari ile ivaz olarak verilen taşınmaz ile murisin adına kayıtlı malvarlığı değerinin kıyas kabul edilemeyecek derece farklı olduğu, davacının bu manada Borçlar Kanunu 23 ve 24.maddeleri kapsamında esaslı hataya düşürüldüğü ileri sürülerek mirastan feragat sözleşmesinin iptali ile davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacının miras payı oranında adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde davacının saklı payına tecavüz oranında tenkisine karar verilmesi istenmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının vasiyetnamenin açılması dosyasında davaya konu mirastan feragat sözleşmesinin kendisine zorla imzalattırıldığını beyan ederek 'ikrah' hukuksal nedenine dayandığı, eldeki dava da ise 'hata' hukuksal nedenine dayalı iptal talep ettiği, bu durumun çelişki oluşturduğu, davacının davranışlarının çelişkili davranma yasağı ilkesi uyarınca TMK'nin 2.maddesi ile düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, mirastan feragat sözleşmesinin geçersiz olduğu ileri sürülerek sözleşmenin iptaline bağlı olarak davalılar adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava dürüstlük kuralına aykırılık gerekçesi ile reddedildiğinden bu nokta da 'dürüst davranma' ve 'hakkın kötüye kullanımı' ilkeleri üzerinde durulması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre dürüstlük, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Bu kural, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M. / SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nin 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK'nin 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 tarihli ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istinaî hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkânını sağlamaktır.
Davacı eldeki davayı açarak ulaşmak istediği netice murisin malvarlığının miktarı hususunda hataya düşürüldüğü iddiası ile 29 Şubat 2000 tarihli mirastan feragat sözleşmesinin iptali ile miras hükümleri gereği miras payına düşecek malvarlığına kavuşmaktır.
Somut olayda, Mahkemece, vasiyetnamenin okunması dosyasında, davacının sözleşmeyi korkutulması neticesi imzaladığı beyanı ile açılan davada, 'hata' olgusuna dayanmasını dürüstlük kuralına aykırı bularak dava reddedilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacının vasiyetnamenin açılması dosyasına sözleşmenin kendisine zorla imzalattırıldığı beyanı, daha sonra açılan 'hata' hukuksal nedenine dayalı mirastan feragat sözleşmesinin iptali davası yönünden yukarıda açıklanan dürüstlük ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Hâl böyle olunca, taraf delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2018/1329 E. , 2020/5889 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat