8. Hukuk Dairesi 2016/20427 E. , 2020/3168 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2016/20427 E. , 2020/3168 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti


Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı vekili, hakkında kamulaştırma kararı verilen 137 parsel sayılı taşınmaza komşu ve derenin zamanla çekilmesi sonucu oluşan dava konusu yerlere ağaç ve bağ dikimi yaptığını belirterek meyve ağaçları ve bağın vekil edenine ait olduğunun tespitini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK mad. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad. 718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK mad. 722, 724. ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1 -h, 115)
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince fen bilirkişi raporlarına göre, A harfi ile gösterilen 8.174,92 m2'lik bağ ile B harfi ile gösterilen 12.021,65 m2'lik ağaçlık alanın paftasında tapulama harici alanda kaldığı ifade edilmiştir.
Ne var ki muhdesatların üzerinde bulunduğu kısımlar hakkında kamulaştırma ile ilgili kayıt ve belgelerle, kamulaştırma haritası getirtilip uygulanmamış, bağ ve meyve ağacı niteliğindeki muhdesatların bulunduğu taşınmazların kamulaştırma sahası içinde kalıp kalmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca davacı vekili, dava dilekçesinde (açıkça) tanık deliline dayanmış olmasına rağmen tanık listesi sunulması için süre verilmediği anlaşılmıştır.
O halde Mahkemece, tespit harici bırakılan taşınmazın niteliği de yöntemine uygun biçimde araştırılıp soruşturulduktan sonra, davacı tarafa tanık listesi sunması için süre verilmesi, tanık listesi sunulduktan sonra yeniden yapılacak keşifte mahalli bilirkişi ve tanıklarının 6100 sayılı HMK'nin 243 ve 244. maddeleri (HUMK'un 258) uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılarak aynı Kanun’un 259/2 ve 290/2 maddeleri (HUMK 259) gereğince taşınmaz başında yapılacak keşif yerinde dinlenmesi, yine az yukarıda açıklandığı şekilde, kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, taşınmazların kamulaştırma sahasında kalıp kalmadığının tespit edilmesi ve bu hususları gösterir denetime elverişli rapor alınması, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir.
Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.madde yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428 maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön