8. Hukuk Dairesi 2016/14286 E. , 2020/2502 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2016/14286 E. , 2020/2502 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Terkin ( Kıyı Kanununa Dayanan)


Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Tapuda davalı ... Belediyesi adına kayıtlı olan 2 ada 33 parsel sayılı 581,06 metrekare yüzölçümlü taşınmazın tamamının kıyı-kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığının belirlendiğini açıklayarak dava konusu 2 ada 33 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptalini ve kamuya bedelsiz olarak terkinini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davaya konu edilen 2 ada 33 parsel sayılı taşınmazın davalı belediyenin uhdesinde bulunduğunu ve 1/1000 uygulama imar planında günübirlik tesis alanı olarak planlanan dava konusu taşınmazın imar planındaki amacına uygun olarak kullanılmak üzere ihale edildiğini, taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyı tarafında kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, Yalova İli Bahçelievler Mah. 2 Ada 33 Parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyı vasfı ile Hazine adına tapuya yeniden kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu'nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine ilişkindir.
Anayasa'nın 43 ve 3621 sayılı Kıyı Yasası'nın 5. maddesine göre kıyılar Devlet'in hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmakta, öncelikle kamu yararı gözetilir. 4.madde hükmüne göre Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgi, Kıyı Kenar çizgisi: Kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınır, Kıyı ise: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır. TMK'nin 999.maddesine göre de özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz, tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.
Uyuşmazlığın bu niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanun'un 5 ve 9.maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak, Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardıkları bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. İdarenin söz konusu çalışmalarını yok saymak da doğru olmaz.
Açıklanan nedenlerle, idarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Ayrıca, 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 'kıyı kenar çizgisini' belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında 'kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine' işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda tapu kaydından dava konusu 2 ada 33 parsel sayılı taşınmazın tam hisse mülkiyetinin davalı adına kayıtlı olup bu kaydın ifraz işlemi ile 11.06.2013 tarihinde oluştuğu görülmekte, mahkemece istenilmesi neticesinde Yalova Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce gönderilen kıyı haritasına ve cevabi bilgiye göre taşınmazın bulunduğu Yalova Bölgesinde İdarece tespit edilen kıyı kenar çizgisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 05.03.2009 tarihinde onaylandığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre taşınmazın bulunduğu bölgede idarece tespit edilen kıyı kenar çizgisine ilişkin tespitleri içeren ve dava konusu taşınmazın da bu tespitlere göre kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kaldığını belirten bildirimin davalı belediyeye tebliğ edilmediği ve davalıya bu suretle idari yargıda iptal davası açarak kıyı kenar çizgisinin tespitine ilişkin idari işlemin iptalini dava etme hakkı tanınmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan mahkemenin taşınmazın bulunduğu mahalde yalnızca harita mühendisi olan teknik bilirkişi ile keşif yaptığı ve verdiği kararın dayanağının da bu bilirkişinin keşfen hazırladığı rapor olduğu, teknik bilirkişinin, hükme esas raporunda ve raporunun eki olan krokisinde ise taşınmazın kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında bulunup bulunmadığı konusundaki tespit ve değerlendirmesini yalnızca Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylanan 05.03.2009 tarihli kıyı haritasına göre yaptığı anlaşılmaktadır. Somut olayda Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın karar vermeye elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
Mahkemece yapılacak iş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı doğrultusunda, idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanmak, az yukarıda açıklanan şekilde yöntemine uygun olarak kıyı kenar çizgisini belirlemek, bilirkişi kurulunca belirlenen kıyı kenar çizgisi ile İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisinin örtüşüp örtüşmediği, örtüşmemekte ise kıyı kenar çizgisinin parselin neresinden geçtiği, idarece oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile bilirkişiler tarafından tespit edilen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenleri hakkında bilirkişi kurulundan bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık rapor almak, yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması durumunda ise ne kadarlık bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, sonucuna göre karar vermektir.
Anılan yönler gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de mahkemece hüküm kurulurken taşınmazların ilgili kısımlarına ait tapu kaydının iptali ilen taşınmazdan ifraz edilerek kıyı olarak terkinine karar verilmesi gerekirken, Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 12.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön