8. Hukuk Dairesi 2016/11940 E. , 2020/1629 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine ve dahili davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 125 parsel sayılı taşınmazda inşa ettiği yapıların ve diktiği meyve ağaçlarının Ilısu Barajı yapım çalışmaları nedeniyle kamulaştırma sahası içerisinde kaldığını ileri sürerek muhdesatların kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine, taşınmazların kullanımı ile ilgili davacı ile aralarında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, pasif husumet yokluğundan köy tüzelkişiliği aleyhine açılan davanın reddine, Hazine aleyhine açılan davanın muhdesatların davacı tarafından yapıldığının kanıtlandığı gerekçesiyle kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu, tarla nitelikli 125 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğu, dava konusu yapının 126 parsel sayılı taşınmaza da taşkın olduğu, 126 parsel sayılı taşınmazın da davalı Hazine adına kayıtlı olduğu, taşınmazın tapu kayıtlarında temlik tarihleri olan 05.11.1969 tarihinde İmar ve İskan Bakanlığı lehine intifa hakkı oluşturulduğu sabittir.
Mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırmanın karar vermeye elverişli olduğu söylenemez.
Şöyle ki, Ilısu Barajı yapım çalışmaları nedeniyle davaya konu alanda kamulaştırma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kamulaştırma alanının hangi taşınmazları kapsadığı, çekişmeli 125 ile 126 parsel sayılı taşınmazların kamulaştırma sahası içerisinde kalıp kalmadığı tespit edilmediği gibi bu taşınmazların kamulaştırma işlemlerinden etkilenip etkilenmeyeceği de belirlenmiş değildir.
Hal böyle olunca, kamulaştırma haritalarının getirtilmesi, davaya konu taşınmazların kamulaştırma alanı içerisinde kalıp kalmadığının saptanması,her iki taşınmazın da tam olarak hangi alanda kaldığının belirlenerek aynı krokide ayrıntılı ve denetime elverişli olacak şekilde gösterilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2. Ayrıca, karara esas alınan tanık beyanlarının da yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki tanıklardan, tespiti istenen muhdesatların her biri için ayrı ayrı bilgi alınarak tutanağa yansıtılmadığı gibi davaya konu her bir muhdesatın hangi tarihte yapıldığı da irdelenmemiştir.
Hal böyle olunca her bir taşınmaz başında keşif yapılarak tanıkların yeterli ve detaylı beyanlarının alınması, muhdesatların hangi tarihte kim tarafından yapıldığının tespit edilmesi, bunlarla ilgili ayrıntılı bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekiken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3. Bilindiği üzere bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşyalar da teferruat niteliğindedir. Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Türk Borçlar Kanunu'nun 77 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur. Eda davası açma hakkının bulunduğu hallerde bu davaya öncü olacak bir tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan söz edilemez. Hemen belirtmek gerekir ki hukuki yarar dava koşuludur.
Somut olaya gelince mahallinde yapılan keşif sonucunda, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporlarına göre aidiyetinin tespiti istenen ve Mahkemece kabulüne karar verilen, tel çit ve demir kapı taşınmazın bütünleyici parçası veya kalıcı nitelikte yapı olmayıp, muhdesat niteliğinde değildir. Tespiti istenen bu kalemler yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek kabule karar verilmesi isabetsizdir.
4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 25. maddesine 7139 sayılı Kanun'un 28. maddesi ile eklenen 3.fıkraya göre kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazların üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz hususunun da göz önüne alınarak talep sonucunda yer alan muhdesatların yapım tarihleri belirlenerek sonuca gidilmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1),(2),(3) ve (4) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2016/11940 E. , 2020/1629 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 33 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 70 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 34 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 40 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat