8. Hukuk Dairesi 2020/2497 E. , 2020/7362 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2020/2497 E. , 2020/7362 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.


K A R A R

Davacılar, dava konusu 110 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın 3. derece doğal ve arkeolojik sit alanı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen karar davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 12.04.2004 tarihli ve 2004-2616 Esas, 2004/2815 Karar sayılı ilâmı ile “..... Müze Müdürlüğünün 22.07.2002 tarihli yazısı ve ekindeki rapora göre dava konusu taşınmaz arkeolojik sit alanı içinde kalan bir yerdir. Hemen belirtmek gerekir ki, bir taşınmazın salt arkeolojik sit alanında kalması, onun kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle veya diğer bir mülkiyet belgesiyle iktisabına engel değildir. Koşullarının oluşması durumunda böyle bir yerin edinilmesi mümkün olabilir. Ne var ki 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri açısından Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bir taşınmazın kültür ve tabiat varlığı niteliğinde olup olmadığını belirleyen merci Kültür Bakanlığına bağlı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarıdır. 2863 sayılı Kanun'un 6. maddesinde tarif edilen, taşınmaz içerisinde kültür varlıklarından sayılan yerlerin bulunup bulunmadığı, varsa bunların korunma alanları ve 7. maddeye göre bunların tespitlerinin yapılıp yapılmadığı ve “taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları yüksek kurulu” tarafından tescil edilip edilmediği anılan kurumdan sorulmadan ve bu konudaki kurul kararı getirilmeden hiçbir gerekçe içermeyen arkeolog bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir..” şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilâmına uyma kararı verilerek devam eden yargılama neticesinde “..3386 ve 5226 sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca 3. derece doğal ve arkeolojik sit alanı içinde kalan dava konusu taşınmazın zilyetlik yoluyla iktisap edilmesi mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş olup hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı TMK’nin 713/1 ve 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi hükmü uyarınca açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu taşınmazın kadastroca birtakım davalıların murisi ... adına 08.08.1990 tarihinde tespit edildiği, Kadastro Komisyonuna yapılan itiraz üzerine taşınmazın arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığı gerekçesiyle tespit iptal edilerek 08.06.1993 tarihinde Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır. ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün 13.07.2005 tarihli yazı cevabında dava konusu taşınmazın Kurulun 19.09.2002 tarihli 1758 sayılı kararı ile 3. derece doğal ve 3. derece arkeolojik sit alanı içinde yer aldığının bildirildiği yine 27.12.2005 ve 08.08.2006 tarihli yazı cevaplarında aynı şekilde bildirimlerde bulunulduğu görülmüştür. Dosya içerisine gelen 19.07.2002 tarihli Müze Müdürlüğü raporunda da, mahallinde yapılan araştırmada dava konusu parsel yüzeyinde taşınır veya taşınmaz kültür ve tabiat varlığı kalıntısına rastlanmadığı belirtilmiştir.
23.07.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11. maddesinin 1. fıkrasının değişiklikten önceki ilk halinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanlarının zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir. Daha sonra 14.7.2004 tarihli 5226 sayılı Kanunu'nun 5. maddesi ile 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi değiştirilmiş, maddeye koruma alanlarından sonra gelmek üzere sit alanları sözcüğü ilave edilmiştir. Böylelikle sit alanlarının da olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılması yasaklanmıştır.
Ne varki, 22.5.2007 tarihinde kabul edilen ve 30.5.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla 2863 sayılı Kanun'un 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi değiştirilmiş “ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca Birinci Grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmüne yer verilmiş ve böylelikle zilyetlikle kazanma bakımından hüküm değiştirilerek zilyetler lehine yeni bir düzenleme getirilmiştir.
Bu yeni düzenlemeye göre, üzerinde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca Birinci Grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunmaması koşuluyla, doğal sit alanları ile 3. derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların diğer koşullar da oluştuğu takdirde zilyetlikle kazanılmaları mümkün hale gelmiştir.
Öte yandan 5663 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 2863 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7. maddeye göre de, bu değişikliğin devam eden davalarda da uygulanacağı açıklanmış olmakla halen görülmekte olan davalarda da uyuşmazlığın değişik bu hüküm çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
O halde Mahkemece, yukarıda belirtilen Kanun değişikliği uyarınca, tarafların toplanmış ve toplanacak delilleri hep birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılması gerekirken dosya kapsamına uymayan düşüncelerle yasal düzenlemeler dikkate alınmadan verilen karar doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacıların temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINAtaraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön