8. Hukuk Dairesi 2020/2192 E. , 2020/5531 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı Hazine vekili, mera olarak sınırlandırılan 1858 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını açıklayarak, sınırlandırmanın iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan Yargıtay bozma ilamları sonrasında yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne, 1858 parselin mera kaydının iptali ile kıyı olarak tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı sınırlandırmanın iptali ve terkin isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 'kıyı kenar çizgisini' belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında 'kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine' işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç kişilik jeolog ya da jeomorfolog ile bir harita mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda, 03.10.2013 tarihli son bozma ilamında dava konusu taşınmaz bölümünün 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesine işaret edildiği, Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri doğrultusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Şöyle ki, bilirkişi kurulunca araştırma çukurları açılmadığı gibi bilirkişilerce tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile idare tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisi kroki üzerinde gösterilmemiş ve çakıştırma yapılmamış, komşu parsellerin kıyı kenar çizgisine ilişkin durumu araştırılıp değerlendirilmemiştir.
Hal böyle olunca, Mahkemece yapılması gereken iş üç kişilik jeolog ya da jeomorfolog ile bir harita mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, varsa komşu parseller ile ilgili oluşturulan kıyı kenar çizgisi ve komşu parsellerin kıyı kenar çizgisine ilişkin durumunun araştırılması, bitişik veya yakın parsellere ilişkin varsa kesinleşmiş veya derdest dosyalardaki uzman bilirkişi raporları nazara alınarak ve gerektiğinde karşılaştırılarak inceleme yapılması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesidir. Anılan hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın yeniden bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de TMK'nin 999/2 maddesinde tapuya kayıtlı bir taşınmaz kayda tabi olmayan bir taşınmaza dönüşürse bu durumda tapu sicilinden terkin edilir hükmü düzenlenmiş olup, anılan hüküm uyarınca Mahkemece terkin kararı yerine tescil kararı verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla ve HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2020/2192 E. , 2020/5531 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat