8. Hukuk Dairesi 2016/17599 E. , 2020/5408 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne karşı davanın ise reddine karar verilmiş olup hükmün davalı-karşı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı-karşı davalı vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu 422 parsel sayılı taşınmaz üzerinde, vekil edeni tarafından yapılmış olan bina bulunduğunu açıklayarak, taşınmazda bulunan binanın vekil edenine ait olduğunun tespitine, karşı davanın ise reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı ..., ... ve ... vekili, dava konusu muhdesatı davacı ve karşı davacıların birlikte yaptıklarını, evin yapım giderinin bir kısmının müşterek çay bahçelerinin gelirinden,bir kısmının ise iş güç sahibi olan müvekkillerinin maddi katkıları ile sağlandığını, davacı ...’in kendi geçimini ancak sağlayabildiğini, evin inşaasına hiçbir maddi katkıda bulunmadığını, müvekkilleri devlet memuru olarak şehir dışında yaşadıklarından, davacı ...’in malzeme ve usta teminini sağladığını, inşaat tamamlandığında kendileri ile birlikte davalı anneleri ...’in binanın birinci katında oturduğunu, üst kattaki daireyi maddi imkanı olmayan davacı abileri ...’e devamlı ikamet etmesi için tahsis ettiklerini, tarafların 20 yıl boyunca yapıyı bu şekilde kullandıklarını öne sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile muhtesadın davacı ... ile müvekkileri arasında eşit oranda aidiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl dosya davalıları ... ve ..., yasal süresi içerisinde cevaplarını bildirmedikleri gibi duruşmalara da katılmamışlardır.
Mahkemece tanık beyanları uyarınca dava konusu muhdesatın davacı ... nam ve hesabına yapıldığı, karşı davacıların ise muhdesatın yapımına katkı sağladıkları gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı-karşı davacılar vekili vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava muhdesat tespiti isteğine ilişkindir.
1. Davalı-karşı davacılar vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Muhdesatın tespitine ilişkin davada kabul kararı verilebilmesi için, muhdesatın davacı tarafından, kendi geliri ile, kendi nam ve hesabına yaptırıldığı hususlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispatı gerekir.
Davacı ve karşı davacıların anneleri olan ...’in ortaklığın giderilmesi davasında dosyaya sunduğu 18.09.2013 tarihli dilekçesinde, dava konusu binanın tek başına oğlu ... tarafından yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, eşinin vefatı üzerine oğulları tarafından müşterek olarak inşa edildiğini, bina üzerinde dördününde eşit oranda hakkının olduğunu, baştan beri her birinin bu binanın yapılmasında anlaştıklarını ve katkı verdiklerini, inşaatın yapılmasında, ustaların bulunmasında ve malzeme temininde diğer çocukları memur olduğu için oğlu ...’in ilgilendiğini, ...’in zaten bu evi yapacak maddi durumunun olmadığını, inşaat bittiğinde birinci katta kendisi ve karşı davacı oğullarının 20 yıl kadar oturduklarını, bu dönemde ikinci katın bittiğini ve davacı ...’in buraya oturduğunu, ancak birinci kata sığmadıkları için karşı davacı oğullarının üçüncü katı yapmak istediklerinde anlaşmazlık çıktığını ve bu davaların açıldığının beyan ettiği, yine davacı ve karşı davacıların kardeşi olan davalı ...’ın aynı içerikteki dilekçesini dosyaya ibraz ettiği, davacı tanıklarından olup dava konusu muhdesatın bir kısım inşaat işlerinde usta olarak çalışan ...’in bir kısım inşaat bedellerini karşı davacılardan aldığını beyan ettiği, karşı davacı tanıklarının ise genel itibariyle, dava konusu muhdesatın taraflarca müştreken yapıldığını, bina üzerindeki katlarda da tarafların oturduklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır. Bu durumda, muhdesatın davacı tarafından, kendi geliri ile, kendi nam ve hesabına yaptırıldığı hususu duraksamasız ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Davalı-karşı davacılar vekilinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK mad. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad. 718) 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir . Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 maddeler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad.106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115) .
Somut olaya gelince, karşı dava dilekçesinde dava konusu muhdesatın asıl davacı ile eşit oranda aidiyetine karar verilmesi talep edilmiştir. Yukarıda değinilen kanuni düzenlemeler uyarınca bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bu durumda karşı davacılar kanun gereği muhdesat üzerinde hak sahipleri olduklarından, bunun tespitine ilişkin dava açılmasında güncel hukuki yararlarının bulunduğundan söz edilemez. O halde, Mahkemece karşı davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine (HMK mad. 115) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek red kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı-karşı davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2016/17599 E. , 2020/5408 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat