8. Hukuk Dairesi 2017/16344 E. , 2020/3695 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2017/16344 E. , 2020/3695 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 10.01.2017 tarihli ve 2015/565 Esas, 2017/14 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davalı alacaklı vekili Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyiz etmiş, ek kararla kararın miktar itibariyle kesin olması sebebiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiş, bu ek kararın da davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, davalı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine başlatılan takipte 20.05.2015 tarihinde müvekkiline ait adreste haciz yapıldığını, mahcuzların müvekkiline ait olduğunu, iş yerinin borçlu ile hiçbir ilgisinin olmadığını, borçlunun müvekkili şirkette imzaya yetkili müdür olarak çalıştığını, davacı şirketin hissedarı olmadığını, vergi ve ticaret sicili kayıtlarının iddialarını doğruladığını belirterek istihkak iddialarının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına, davalı alacaklı aleyhine %20 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, mahcuzların borçluya ait olduğunu, ticaret sicil kayıtlarına göre borçlunun davacı şirketin hissedarı olduğunu, borçlarından kurtulmak için aynı iş kolunda faaliyet yürüttüğünü ancak bunu değişik nam ve ünvanlar altında sürdürdüğünü belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan tüm belge ve delillerden davacı şirket ile borçlunun herhangi bir organik bağının bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, takip konusu alacağın %20'si oranında tazminatın davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş hüküm davalı alacaklı tarafından istinaf edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 13.07.2017 tarihli ve 2017/1083 Esas, 2017/1330 Karar sayılı kararı ile davacı şirkette ortak olan borçlunun, borcun doğum tarihinden önce ortaklıktan ayrıldığı bu nedenle davacı ile borçlu arasında bağ bulunmadığı, mahcuzların davacıya ait olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı alacaklı vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 21.09.2017 tarihli ve 2017/1083 Esas, 2017/1330 Karar sayılı ek kararla Daire kararının miktar itibariyle kesin olması nedeniyle davalı alacaklının temyiz talebinin reddine karar verilmiş,davalı alacaklı vekili tarafından süresi içinde ek karara karşı temyiz talebinde bulunulmuştur.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.
1- 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümlerini yeniden düzenleyen 18.03.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu'na eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.
02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 364/1.maddesine göre bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen ve miktar ve değeri on bin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile kırk bin Türk Lirası’na, 20.02.2019 tarihli ve 7165 Sayılı Kanun'un 1. maddesi ile de 28.02.2019 tarihinden itibaren elli sekiz bin sekiz yüz Türk Lirası’na çıkarılmıştır.
Somut olayda, uyuşmazlık konusu değerin (46.500,00 TL), Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihine göre, yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçtiği anlaşıldığından, İİK'nin 364/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasına karar verilerek davalı alacaklı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir.
İİK’nin 261/1. maddesinde: “Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar…” 264/1. maddesinde ise: “ Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz zabıt varakasının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde (Haciz veya iflas) bulunmaya veya dava açmaya mecburdur…” düzenlemeleri yer almaktadır.
Somut olayda borçlu şirket aleyhine icra edilen haciz işlemi, 20.05.2015 tarihinde yapılmış olup, İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesinin 08.05.2015 tarihli 2015/2 Değişik iş sayılı ihtiyati haciz kararına dayanmaktadır. İcra ve İflas Kanunu'nun 261. maddesi gereğince alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar. Somut olayda, ihtiyati haciz kararı 08.05.2015 tarihinde verilmiş, dava konusu haciz işlemi ise 10 günlük süre geçtikten sonra 20.05.2015 tarihinde uygulandığından haczin dayanağı olan ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkmıştır. Bu durumda geçerli bir haczin varlığından söz edilemez. Mahkemece, ön koşul yokluğundan davanın reddi gerekirken işin esası incelenip sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, 6100 sayılı HMK'nin 373/1. maddeleri uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön