8. Hukuk Dairesi 2018/12564 E. , 2020/3579 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2018/12564 E. , 2020/3579 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 05.06.2017 tarihli ve 2017/859 Esas, 2017/772 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı üçüncü kişi vekili Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:



KARAR

İlk Derece Mahkemesi kararının davacı üçüncü kişi vekili Av. ...’a tebliğinden ve kararın istinafından sonra davacı üçüncü kişi tarafça 29.09.2017 tarihinde eski vekilin azledildiğine dair azilname ve yeni vekilin görevlendirildiğine ilişkin vekaletname dosyaya sunulmuştur. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı üçüncü kişi şirket adına çıkartılmış, iade üzerine de TK’nin 35.maddesi uyarınca davacı şirkete tebligat yapılmıştır. Tebligat Kanunu'nun 11.maddesi ve Avukatlık Kanunu'nun 41.maddesine göre, vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Vekille takip edilen işlerde asıla yapılan tebliğ ile süreler işlemez. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararının davacı üçüncü kişi vekiline tebliği gerekirken, davacı asile yapılan tebliğ ile temyiz süreleri işlemeye başlamayacağından, temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek, işin esasının incelenmesine geçildi
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkilinin adresinde 26.05.2017 tarihinde haciz işlemi gerçekleştirildiğini, İcra Müdürlüğü tarafından İİK'nin 96-97. maddeleri gereği takibin devamına karar verilmek üzere dosyanın İcra Mahkemesine gönderildiğini, yapılan hacizlere İİK'nin 97 ve devamı maddelerine göre devam edilmesi kararının açıkça kanuna, hukuka aykırı olduğunu, başka bir icra dosyasında bir buçuk yıl önce yapılan haciz işlemine ve BAM kararına dayanılarak 26.05.2017 tarihinde haciz yapılan adresin borçlu şirkete ait olduğu sonucuna varılmasının hatalı olduğunu, 26.05.2017 tarihli hacizde İİK’nin 99. maddesi gereği alacaklı tarafa dava açmak üzere süre verilmesi gerektiğini ileri sürerek, bu nedenle İcra Müdürlüğünün 30.05.2017 tarihli kararının kaldırılmasına, 26.05.2017 tarihli üçüncü kişi adresinde yapılan hacizler için İİK'nin 99. ve devamı maddelerinin uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, İcra Müdürlüğünün kararı ile takibin devamına karar verildiği, bu kararın İİK'nin 97/5 maddesi gereği kesin olduğu, kaldı ki şirketin marka tescilinde kullandığı adresin, haciz yapılan adres olduğu, haciz mahallinde borçlu şirkete ait ve haciz mahallini gösterir vergi levhası, ticaret sicil gazetesi, BEDAŞ sözleşmesi ve birçok evrak ve belgelerin bulunduğu, İcra Müdürlüğü tarafından İİK'nin 97 maddesinin uygulanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, diğer yandan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2017/510 E-2017/632 K sayılı kararının bu hususu destekler mahiyette olduğu 30.05.2017 tarihli kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, haciz adresinin borçlu şirketin hacizden önce sicilde kayıtlı adresi olması, başka bir takip dosyasında 05.01.2016 tarihinde yapılan hacizde borçlu şirkete ait çok sayıda evrak bulunması, bu hacze ilişkin olarak açılan davada verilen BAM 21 Hukuk Dairesinin 2017/510 Esas 2017/632 Karar sayılı kararı, ayrıca davacı üçüncü kişi şirket yetkilisinin borçlu şirketin eski ortaklarından olması, davacı şirketin 22.08.2012 tarihinde kurulması, 3.kişi şirket yetkilisi ile borçlu şirket yetkilisinin kardeş olmasına göre, yasal karinenin borçlu dolayısı ile alacaklı lehine olduğundan bahisle, davacı üçüncü kişinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nin 96 ve 97. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet istemine ilişkindir.
İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince hükme esas alınan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2017/510 E-2017/632 K. sayılı kararının, Dairemizin 27.02.2018 tarih ve 2017/14054 E.- 2018/2800 K. sayılı kararı ile, dava konusu haczin yapıldığı yerin ödeme emrinin tebliğ adresinden farklı bir adres olduğu, haciz sırasında bulunan çeklerin ise fotokopi olup, tarih itibariyle de eski olduğu, bilirkişi raporuna göre, davalı borçlu 2013 ve 2014 yılı brüt satışlarının yüzde 0,97'sini ve yüzde 0,39'unu davacı üçüncü kişi şirketle yaptığı, bu bilgilere göre davacı ile borçlu arasındaki ticari ilişkinin düşük hacimli olduğu, bu bakımdan da aralarında sıkı bir bağlantının olmadığının kabulü gerektiği, öte yandan, davacı üçüncü kişi şirketin kuruluşunun da borcun doğumundan yaklaşık 3 yıl önceye tekabül ettiği, tüm bunlara göre mülkiyet karinesi üçüncü kişi yararına olup, mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre dava konusu haciz borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı bir adreste yapılmış olup, borçlu haciz mahallinde hazır değildir. Bunun yanında, haciz tarihi itibariyle haciz yapılan mahalde, üçüncü kişi şirketin faaliyet göstermekte olduğu ve üçüncü kişi şirketin takibe dayanak borcun doğumundan 3 yıl önce 22.08.2012 tarihinde haciz adresinde kurulduğu anlaşılmaktadır. Yine haciz sırasında adresin borçluya ait olduğuna dair herhangi bir evrak da bulunmamıştır. İş bu davaya konu hacizden yaklaşık iki yıl önce yapılan hacze ilişkin evraklar da hükme esas alınamaz. Öte yandan üçüncü kişi şirket yetkilisi ile borçlu şirket yetkilisinin kardeş olmaları ve üçüncü kişi şirket yetkilisinin borçlu şirketin eski ortağı olması da tek başına karinenin borçlu lehine işletilmesi için yeterli olmayıp, mahcuzların haciz sırasında mülkiyet iddia eden üçüncü kişi elinde olduğunun kabulü gerekir.
O halde şikayetin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Davacı 3.kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararının HMK'nin 373/1 maddesi uyarınca kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nin 371/1-ç. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 17.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön