8. Hukuk Dairesi 2018/12211 E. , 2020/2085 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.2017 tarihli ve 2014/223 Esas, 2017/13 Karar sayılı kararıyla asıl ve birleşen davada bina bedeline ilişkin talebin kabulüne, asıl davada ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.03.2020 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekilleri Av. ... ve Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeninin 1651 ada 155 parsel sayılı taşınmazda 1/2 pay sahibi olduğunu, arsa üzerinde kargir fabrika binası, idari bina ve bekçi kulübesinin bulunduğunu, vekil edeni ile hisse ortağının 1651 ada 10 parsel sayılı taşınmazı davalı şirkete sattıklarını, dava konusu parsel ile yine davalının satın almış olduğu 10 nolu parselin bitişik olduğunu, davalı şirketin 10 nolu parsel üzerine dalga kule projesi inşa ettiğini, vekil edeninin izni olmadan 155 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan fabrika binasını yıktığını ve arsayı işgal ederek inşaat için kullanmaya başladığını, taşınmaza yapılan müdahalenin ve işgalin giderilmesi için ihtarname gönderilerek taşınmazın boşaltılması ve binaların yıkılmasından dolayı tazminat ve ecrimisil bedeli talep edildiğini, ancak davalı şirket tarafından taleplerin kabul edilmediğini, İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1 D. İş sayılı dosya ile tespit yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yıkılan binanın bedeli olarak 10.000 TL, ecrimisil bedeli olarak da 25.000 TL olmak üzere toplam 35.000 TL bedelin ihtarnamenin keşide edildiği 12 Aralık 2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 22.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava dilekçesi ile talep edilen 10.000 TL bina bedeli 82.046,25 TL olarak, 25.000TL ecrimisil bedeli ise 90.127,83 TL olarak ıslah etmiştir. Birleşen ek dava dosyası ile de, bilirkişi raporuna göre saptanan bina bedeli göz önünde bulundurularak 196.000,00 TL nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı şirket vekili, fabrika binası, idari bina ve bekçi kulübesinin vekil edeni şirketçe yıkıldığı iddiasını kabul etmediklerini ve bu konuda dosyada herhangi bir kanıt da bulunmadığını, müvekkil davalı şirketin inşaat yaptığı parseli hava fotoğraflarından çok sonra satın alarak 05.08.2011 tarihli inşaat ruhsatından 10 ay sonra Haziran 2012 tarihinde inşaata başladığını, yıkıldığı iddia edilen yapıların metruk ve ekonomik değerlerini doldurmuş ve kullanılması mümkün olmayan yapılar olduğunu, delil olarak gösterilen tespit raporuna süresinde itiraz ettiklerini, davacı tarafça talep edilen ecrimisil bedelinin fahiş olduğunu, davacıya ait parselin etrafının 15.01.2014 ile 31.03.2014 tarihleri arasında güvenlik açısından kapatıldığı ve 31.03.2014 tarihinde son bulduğunu dolayısıyla kabul anlamına gelmemek kaydı ile ancak 15.01.2014 ile 31.03.2014 tarihleri arasında ecrimisil talep edebileceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ve ek davanın bina bedelinin tahsili açısından kabulü ile, 278.046.25 TL bina bedelinin ihtarname tebliğ tarihi olan 12.12.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davanın ecrimisil açısından ıslah edilmiş şekliyle kısmen kabulüne, 01.06.2012-29.05.2014 tarihleri arasında tahakkuk etmiş olan 29.147.00 TL ecrimisil bedelinin ihtarname tarihi 12.12.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 22.06.2017 tarihli ve 2017/731 Esas 2017/769 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mülkiyet hakkına dayalı el atma nedeniyle dava konusu taşınmaz üzerindeki yıkılan binaların bedelinin tazmini ve ecrimisil istemine, birleşen ek dava ise, el atma sonucu yıkılan bina bedeli olarak ek taleple 196.000,00 TL'nın yasal faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
1. Davalı şirket vekilinin ecrimisile ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere, hukuki ilişkinin nitelendirmesine göre temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, davalı şirket vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı şirket vekilinin yapı bedellerinin tazminine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 1651 ada 155 parsel sayılı taşımazın 5.758,00 m2 lik yüzölçümlü ve bahçeli kargir ve fabrika binası niteliği ile ½ payının davacı ...,1/2 payının ise dava dışı Yaşar Çilkız adına paylı mülkiyet şeklinde, 1651 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ise, 01.10.2002 tarihinde davacı ... ile dava dışı Yaşar Çilkız adına kayıtlı iken 01.06.2010 tarihindeki satış işlemi sonrası tam mülkiyet ile sonrasında 20.01.2014 tarihinde ise ünvan değişikliği ile davalı şirket adına tapuda kayıtlı olduğu, davalı şirketin satın aldığı ve üzerinde inşaat yaptığı 10 parselin cins tashihinin 03.02.2011 tarihinde yapıldığı, cins tashihi yapılmadan önce “bahçeli kargir fabrika binası' vasfı ile arsa olarak tapuda kayıtlı olduğu, yine 10 parselde 09.07.2014 tarihinde kat irtifakının tesis edildiği, davaya konu her iki taşınmazın bitişik komşu taşınmazlar olduğu, davacının hisse sahibi olduğu dava konusu 155 parsele davalı şirketin haksız el attığı, üzerindeki binaları yıkıp, etrafını çevirerek kullandığı iddiası ile tazminat ve ecrimisil talebini içeren Kadıköy 6. Noterliği'nin 06/12/2013 tarih 22102 yevmiye nolu ihtarnamesinin davalıya 12/12/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirketin 25.12.2013 tarihli cevabi ihtarnamesi ile iddia ve talepleri kabul etmediği, davacının aynı taleplerle, 03.01.2014 tarihinde İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1 değişik iş sayılı dosyası ile delil tespiti talep ettiği, 08.01.2014 tarihinde keşif yapıldığı, keşif sonrası alınan raporda, 'dava konusu 155 parselin davalı tarafından saç panellerle çevrilerek 'inşaat alanı' olarak kullanıldığının, parsel üzerinde yapı bulunmadığının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan 2007 tarihli hava fotoğraflarına göre 155 parsel üzerinde 2 adet bina olduğunun, bunlardan birinin 2 katlı, diğerinin tek katlı olduğunun ve sundurma şeklinde yapıların olduğunun, tespit tarihi itibariyle yapıların yıkılmış olduğunun, taşınmazın saç panellerle çevrilerek inşaat alanı olarak kullanılan kısmının 2.222,00 m2 olduğunun ve davalı tarafından inşaat alanı olarak kullanıldığının, kullanılan alanın aylık ecrimisil miktarının 2.500,00 TL olduğunun, ek raporla yıkılan binaların değerinin 1.054.912,00 TL olabileceğinin' tespit edildiği, davalı şirket vekilinin iş bu rapora itiraz ettiği, eldeki dosyada 22.05.2015 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan fen bilirkişi raporunda, 'dava konusu 155 parselin öncesinin 8 parsel olduğunun ve kadastro dayanak belgesi ve krokiye göre üzerindeki binanın 1976 yılından önce var olduğunun, ölçülerinin kadastro krokisine göre belirlenmiş olduğunun, idari binanın ise 2006 tarihli hava fotoğrafında mevcut olduğunun, fabrika binasının davalıya ait parsele 562.00 m2 tecavüzlü olduğunun' tespit edildiği, İnşaat bilirkişi raporunda ise,' 155 parsel üzerindeki yapıların oldukça eski ve ekonomik ömürlerini tamamlamış olup enkazlarını karşılayabilecek yeterlilikte ve en az 45 yıllıktan fazla olduğu ve davacının payına düşen değerin 82.046,25 TL olarak' belirlendiği, mahkemece 06.05.2016 tarihinde yapılan ikinci keşif sonrası alınan inşaat bilirkişi raporunda ise, 'dava konusu binaların yıkılmaması halinde davacı tarafından tecavüzlü alan haricindeki fabrika binası ile idari binada iyileştirmeler ile binaları ihya edebileceği belirtilerek davacının payına düşen bina bedelinin 278.055,00 TL olarak' belirlendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, gerek İlk Derece Mahkemesince gerekse Bölge Adliye Mahkemesince, tespit dosyasında 2007 tarihli hava fotoğrafında dava konusu yapıların mevcut olduğu, davalı şirketin malik olduğu 10 parsel üzerinde inşaata başladığı ve inşaat yapılırken 155 parselin davalı tarafından saç panellerle çevrildiği belirtilerek dosya kapsamına göre, yapıların davalı şirket tarafından yıkıldığının sabit olduğu gerekçesi ile davalı aleyhine bilirkişi raporunda belirlenen bina bedeline hükmedilmiş ise de, bu görüşe katılabilme olanağı yoktur. Şöyle ki, bilindiği üzere, ispat yükü kural olarak davacıya düşer yani, davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Yine, kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur o olgu ispat edilmemiş sayılır. Eldeki delillerle, dava konusu yapıların davalı şirket tarafından yıkıldığının her türlü teredütten uzak bir şekilde belirlendiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Bu durumda, tarafların dilekçelerinde, iddia ve savunmalarını ispatlayabilmeleri için tanık deliline dayandıkları, tanık listesini sundukları ve tanık dinletmekten vazgeçme de olmadığı anlaşıldığına göre, taraf tanıkları dinlenilmeden karar verilmiş olması hatalı olmuştur. O halde Mahkemece yapılacak iş, tanıkların 6100 sayılı HMK'nin 234. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca dinlenmesi, tanıklara dava konusu yapıların harabe mi yoksa kulllanır vaziyette mi olduğu, kim tarafından, ne zaman yıkıldığı hususlarının ayrıntılı olarak sorulması, tanık beyanları arasındaki aykırılık ve çelişkilerin, gerektiği takdirde tanıkların yüzleştirilerek giderilmesi, yapıların kimin tarafından yıkıldığı kesin olarak belirlendikten sonra hangi tanık beyanına değer verilmek suretiyle hüküm tesis edildiğinin açıklanarak sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır. Tüm bu hususlar düşünülmeden, yazılı gerekçelerle ve eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, davalı tarafça yıkıldığı iddia edilen yapıların bedeline ilişkin olarak birleştirilen ek dava hakkında yapılan incelemede,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda “usuli kazanılmış hak'' kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Yargılama sırasında taraflardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi durumun da da itiraz eden taraf yararına usuli hak doğar. Kısaca açıklamak gerekirse taraflardan biri bilirkişi raporuna itiraz etmez diğer tarafın istemiyle ya da mahkemece görülen lüzum üzerine kendiliğinden yeni bir bilirkişi raporu alınır ve alınan rapor önceki rapora nazaran itiraz edenin daha da aleyhine olursa önceki rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşeceğinden itiraz eden taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği, mahkemece itiraz edenin lehine olan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi gerekir. Bu ilkeler kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı vekilinin 29.05.2014 tarihli dava dilekçesi ile, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yıkılan binaların bedeli olarak 10.000 TL talebiyle davasını açtığı, 06.07.2015 tarihli İnşaat Bilirkişisi raporunda yıkılan yapıların bedelinden davacının payına düşen miktarın 82.046 ,00 TL olarak belirlendiği, her iki tarafın bu rapora karşı itiraz etttiği, Mahkemece dosya üzerinden bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği, 12.10.2015 tarihli ek raporda, binaların bedelinin yine 82.046,00 TL olarak belirlendiği ve yine her iki tarafın bu rapora karşı itiraz ettiği, Mahkemece dosya üzerinden bilirkişiden yeniden ek rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 16.02.2016 havale tarihli ek raporla, kök raporda ve ek raporda bir değişiklik yapılmayacağının ve bilirkişilik görevinden azlinin talep edildiği, davalı vekilinin bu rapora itiraz ettiği, davacı vekilinin ise 18.02.2016 tarihli celse de, ek rapora karşı bir diyeceğinin olmadığını belirterek ıslah için süre talep ettiği, 22.02.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile de, fazlaya ilişkin haklar dava dilekçesinde saklı tutulduğu belirtilerek, dava dilekçesi ile talep edilen 10.000 TL bina bedelini 82.046,25 TL olarak ıslah ettiği, 12.04.2016 tarihli celse de ise , ıslah doğrultusunda davanın kabulünü dilediği 27.04.2016 tarihli celse de, Mahkemece davalı tarafın itirazları gözönünde bulundurularak yeniden keşif yapılmasına karar verildiği, yapılan keşif sonrası alınan 13.06.2016 tarihli raporda, bu defa yıkılan yapı bedelinden davacı hissesine düşen bedelin 278.055,00 TL olarak belirlendiği, davalı vekilinin rapora itiraz ettiği, davacı vekilinin 17.06.2016 tarihli dilekçesinde, ıslah için yeni bir süre verilmesi ya da ek dava açma hakkının saklı tutulmasını beyan ettiği, Mahkemece 11.10.2016 tarihli celse de, davacıya ek dava açmak için süre verildiği ve davacı vekili tarafından 13.10.2016 tarihinde bina bedeline yönelik ek dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece, her ne kadar, ek dava yönünden de, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, yıkılan binaların değerinin 278.055,00 TL olarak belirlendiği ve Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ek davanın kabul edilmesi, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca usuli müktesep hak kuralına aykırılık teşkil etmiştir. Davalı tarafından, 03.01.2014 tarihinde İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2014/1 değişik iş sayılı dosyası ile delil tespiti talep edildiği ve yıkılan binaların değeri 1.054.912,00 TL belirlendiği halde, eldeki dava ile yıkılan yapıların değeri için 10.000 TL belirtilerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak kısmi dava açılmış, az yukarıda dosya içeriğinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacı vekili yapıların değerinin 82.046.25 TL olarak belirlendiği, kök rapor ve ek raporlara göre davasını ıslah etmiş, ek raporlara bir diyeceğinin olmadığını beyan etmiş, her ne kadar dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutsa da ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış, yine dosya içeriğinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere belirtilen celseler de, ıslah dilekçesine göre davanın kabulünü dilemiş, davalının itirazlarının değerlendirilmesi için, Mahkemece yeniden keşif yapılarak hükme esas olan ve bina değerinin 278.055,00 TL olarak belirlendiği bilirkişi raporu alınmıştır. Görüleceği üzere, yargılama sırasında davacının ek rapora karşı beyanları, ıslah dilekçesi kapsamı ve hükme esas raporun davalının itirazı üzerine alınmış olması, davalı lehine yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. O halde, tüm bu açıklamalar ışığında, kök rapor ve ek raporlarda belirlenen yapı bedelinin davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu hususu düşünülmeden, ek davanın da kabulüne karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 373/1 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.540,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2018/12211 E. , 2020/2085 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 3 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 18 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat