12. Hukuk Dairesi 2020/8347 E. , 2020/11048 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

12. Hukuk Dairesi 2020/8347 E. , 2020/11048 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi



Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 08.10.2020 tarih, 2020/6027-8351 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının, borçlu aleyhine, 900.000 TL asıl alacak ve ferileri yönünden başlattığı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde, ...'a, İİK'nun 89. maddesi gereğince gönderilen haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi üzerine adı geçenin dosyaya borçlu olarak eklendiği, ...'un icra mahkemesine başvurusunda icra dosyasındaki 11.12.2013 tarihli taahhütnameye göre ödemesi gereken 100.700 TL'yi ödediğini ancak alacaklı tarafından icra dosyasından feragat edilmediğini ileri sürerek itfa ve feragat nedeniyle takibin iptaline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece, şikayet ve takibin iptalini talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesi ile borçlunun talebinin reddedilmesi üzerine Dairemizce, ...'un dosya borçlusu konumunda olması sebebiyle itfa itirazı hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulduğu, bozma üzerine mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı borçlu yönünden, takibin 98.635,54 TL yönünden kısmen iptaline, bu miktarın 9.112,25 TL'lik kısmı 12.08.2015 tarihinde ödendiğinden, TBK'nun 100. maddesi de gözetilerek, icra müdürlüğünce dosya kapak hesabı yapılırken bu hususun dikkate alınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, o dava yönünden, hukuk düzenince, hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin ve her türlü kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E. - 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde de vurgulandığı üzere, 'Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir
olmasının gerekliliği kadar kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.'
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan 'Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir' şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hakimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemece, hükmün gerekçe kısmında “...taraflar arasında imzalanan protokol ile borç yenilenmiş olup, yeni borç 100.700,00 TL net tutar olarak belirlenerek ...” şeklinde gerekçe oluşturulduğu, hükmün karar kısmında ise “takibin 98.635,54 TL yönünden kısmen iptaline ... ” şeklinde hüküm kurulduğu, buna göre takibe hangi miktar üzerinden devam olunacağının anlaşılamadığı görülmektedir.
Bu durumda, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişki oluşturulması başlı başına bozma sebebi olup, anılan çelişki giderilmek suretiyle yeniden hüküm tesisi gerekir.
Diğer taraftan, icra dosyasında mevcut 11.12.2013 tarihli taahhütnamede borçlu ...'un 100.700 TL'yi belirlenen taksitler halinde ödemesi ve feragat harcı dahil tüm borçlar ...'a ait olmak şartıyla alacaklı ...'ın dosya borcunun geri kalanında feragat edeceği karşılıklı taahhüt edilmiş olup, bu belge TBK'nun 133. maddesine göre açık yenileme iradesi içermediğinden borç yenileme sözleşmesi sayılamaz. Bunun yanı sıra, taahhütname içeriğine göre feragatin şarta bağlı olduğu ve şartın gerçekleşmediği mahkemenin de kabulündedir.
O halde, mahkemece TBK 100. maddesi hükmü de gözetilerek yapılan kısmi ödemelerin takip borcundan düşülmesi suretiyle borçlunun itfa itirazı hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş, hükmün tüm bu nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizce maddi hataya müsteniden onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklının karar düzeltme isteminin kısmen kabulü ile Dairemizin 08.10.2020 tarih, 2020/6027-8351 sayılı onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun ve alacaklının sair karar düzeltme istemlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 21/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön