2. Hukuk Dairesi 2016/13782 E. , 2018/3000 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

2. Hukuk Dairesi 2016/13782 E. , 2018/3000 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Nafakanın Kaldırılması

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından tazminat talepleri hakkında hüküm kurulmaması ve birleşen nafakanın kaldırılması davasının reddi ile vekalet ücreti yönünden; davalı kadın tarafından ise boşanma davasının kabulü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin tüm, davalı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı kadının 27.12.2013 tarihinde Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası davası açtığı; işbu davada erkeğin halen başka bir kadınla sadakat yükümlülüğüne aykırı olacak şekilde birlikte yaşadığı gerekçesiyle, kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu kanaatine varılarak, davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve bu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 30.03.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı erkek, kadın tarafından açılan tedbir nafakası davasına sunduğu cevap dilekçesiyle ileri sürdüğü vakıaları ispat edememiş, boşanma davasında da bu vakıaları tekrar ileri sürmüştür. Kadının bağımsız tedbir nafakası davasının açılmasından daha önceki bir tarihten başlamak üzere tarafların ayrı yaşamaya başladığı açıktır. Nafaka davasının açılmasından sonra da kadına kusur olarak yüklenebilecek yeni bir olay meydana gelmediği gibi davacı erkeğin göstermiş olduğu tanıkların beyanlarında geçen olayların da 7 yıl öncesine ait oldukları, sonrasında tarafların fiili ayrılık tarihine kadar birlikte yaşadıkları ise sabittir. Yine dosya kapsamından taraflar arasındaki fiili ayrılık döneminde davacı erkeğin halen başka bir kadınla birlikte yaşamaya devam ettiği de anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadına izafe edilebilecek herhangi bir kusur bulunmayıp, sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davacı erkek tam kusurludur.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraftı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK.m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davacının boşanma davasının reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 143.50 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davalıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.03.2018(Pzt.)




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön