2. Hukuk Dairesi 2016/17125 E. , 2018/6278 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

2. Hukuk Dairesi 2016/17125 E. , 2018/6278 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, kusur belirlemesi, kadın yararına takdir edilen tazminat, velayet düzenlemesi ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 'Hükmün kapsamı' başlıklı 297/1-c maddesinde; tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri'nin gösterileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar. Kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp, değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeler özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27/c ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Mahkemece davacı erkek tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma davasının kabulüne karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde 'evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği' hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, hükmün gerekçe kısmında boşanmaya sebep olan olaylarda her iki tarafın da bir takım kusurlu davranışları belirtildikten sonra bu sebeplerle ayrılan tarafların yaklaşık 7-8 ay ayrı yaşadıktan sonra biraraya geldikleri ve taraflar bir araya gelip birlikte yaşamaya başladıktan sonra davacı erkek tarafından iş bu davanın açıldığı, taraflar arasındaki geçimsizlikte kusurun davacı erkekte olduğu, olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olmadığı ancak davalı tarafın açılan boşanma davasını kabul ettiği belirtilmiş ise de, 'hakaret' vakıasının kadına kusur olarak yüklenip yüklenmediği, tarafların bir araya gelmelerinin birbirlerini önceye dayalı kusurlu davranışları açısından mahkemece af olarak değerlendirilip değerlendirilmediği, değerlendirilmiş ise bu aftan sonra erkeğin hangi kusurlu davranışları nedeniyle dava açmakta haklı olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan gerekçe, kusur belirlemesi yönünden yeterli açıklıkta olmadığı gibi kendi içinde de çelişkili olup denetime elverişli değildir. Gerekçe bölümünde yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı erkeğin sair temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 15.05.2018 (Salı)







Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön