2. Hukuk Dairesi 2018/7654 E. , 2018/15423 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

2. Hukuk Dairesi 2018/7654 E. , 2018/15423 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından, tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu oldukları kabul edilerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delilerden, mahkemece davacı erkeğe yüklenen ve erkek tarafından da temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca davacı erkeğin, ailesinin boşanma yönündeki baskısına ve evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı, birlik görevlerini yapmadığı ve kız kardeşinin eşine ve ortak çocuğa yönelik fiziksel saldırısına karşı kadını ve ortak çocuğu korumadığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık mahkemece davalı kadına kusur olarak yüklenen 'sadakatte güvensizlik durumuna sebebiyet verme' vakıası yönünden tanık ... beyanında geçen olayın 2004 yılına ait olduğu, tanık beyanından da anlaşılacağı üzere davacı erkeğin bu tarihte durumu öğrendiği, ancak dava tarihi olan 2013 yılına kadar evlilik birliğinin devam ettiği, bu nedenle bu olayın davacı erkek tarafından affedildiğinin en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekeceğinden kadına kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Yine davalı kadına yüklenen 'erkeğe gereği gibi hizmet etmediği' vakıası yönünden ise davacı tanıkları beyanlarında özetle davalı kadının erkeğe hastalığı döneminde hastanede bakmadığını ancak evde baktığını beyan etmişler, davalı tanıkları ise beyanlarında, davalı kadının hastalığında eşine hafta sonları hastanede, hastaneden çıktıktan sonra ise evde baktığını, hafta içi ise kadının küçük çocuklarını okula götürüp getirdiği için hastanede kalamadığını, ancak davacı erkek hastaneden taburcu olduktan sonra evde günde 5-6 öğün yemek yedirerek eşi ile ilgilendiğini beyan etmişlerdir. Bu durumda davalı kadına yüklenen 'erkeğe gereği gibi hizmet etmediği' vakıasının da ispatlanamadığı, bu nedenle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. O halde; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda; mal varlığı yönünden kadına iyi davranmayan, kadına fiziksel şiddet uygulayan, ailesinin boşanma yönündeki baskısına ve evlilik birliğine müdahalesine sessiz kalan, birlik görevlerini yapmayan ve kız kardeşinin eşine ve ortak çocuğa yönelik fiziksel saldırısına karşı kadını ve ortak çocuğu korumayan davacı erkek tamamen kusurlu olup, davalı kadına atfı kabil bir kusur ispatlanamamıştır.
Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesinde 'evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği' hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceğ biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise, Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlı bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre, evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda, açıklanan nedenle davanın reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.12.2018 (Salı)





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön