3. Hukuk Dairesi 2017/12464 E. , 2018/7224 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

3. Hukuk Dairesi 2017/12464 E. , 2018/7224 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; taraflar arasında yazılı kira ilişkisi bulunduğunu, takibe dayanak kira sözleşmelerinin davalı şirketçe verilmiş ... 3.Noterliğinin 11.09.2007 tarih ve 26455 yevmiye nolu vekaletnamesine dayanılarak şirketin genel müdürü ... tarafından imzalandığını, bu sözleşmelere dayanılarak ödenmeyen kira alacaklarının tahsili için davalı aleyhinde başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacı ile şirket yetkilisi arasında düzenlenen 14.11.2007 başlangıç tarihli kira sözleşmesine göre aylık kira bedelinin 250,00 TL olduğunu, takibe konu kira sözleşmesinin usulsüz olarak düzenlendiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, Yargıtay 6.H.D.nin 03/03/2014 tarih ve 2013/8665E-2014/2367K sayılı ilamı ile, taraflar arasında düzenlenen 01.11.2007 ve 01.11.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmelerine göre uyuşmazlığın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile takibin 31.494,25-TL asıl, 3.642,90-TL faiz olmak üzere toplam 35.137,15-TL alacak üzerinden devamına dair verilen karar, yine tarafların temyizi üzerine bu defa Yargıtay 6.H.D.nin 20/10/2015 tarih ve 2015/6823-8716 E/K sayılı ilamı ile, davalının temyiz itirazları reddedilerek davacının temyiz itirazları yönünden; ‘..Hükmün gerekçe kısmında ayrıca bir gerekçe yazılmadan bilirkişinin düzenlediği 24.02.2015 tarihli ek raporun hükme esas alındığı yazılmıştır. Dosya arasında mevcut 24.02.2015 tarihli ek rapor incelendiğinde ise “ takibe konu alacağın 48.000 TL, işlemiş yasal faizin 1.965,45 TL olmak üzere davacının takip tarihi itibariyle davalıdan toplam 49.965,45 TL alacaklı olduğu bildirilmiştir. Hükmün gerekçe kısmı ile sonuç kısmı arasında çelişki oluşmuştur. Hüküm de bu çelişkinin nereden kaynaklandığını gösterir bir açıklamada bulunmamaktadır. Hükmün gerekçe kısmı ile sonuç kısmının çelişkili olması, Yargıtay denetimine elverişli olmayan ve infazda tereddüt yaratacak şekilde bir karar verilmesi doğru değildir.’ gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; Davanın kısmen kabulü ile; takibin 31.494,25-TL asıl, 1.965,45-TL faiz alacağı üzerinden devamına karar verilmiş; söz konusu karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonucunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Bozma ilamında, bilirkişinin düzenlediği 24.02.2015 tarihli ek raporun hükme esas alındığı halde hükmün sonuç kısmının farklı oluşturulduğu, bu nedenle de hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluştuğundan bahisle hüküm bozulmuştur. Kural olarak bozma kararına uyulmakla, orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak oluşur ve aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar.
Mahkemece uyulmasına karar verilen 20.10.2015 tarihli bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. O halde Mahkemece; hüküm kurmaya elverişli 24.02.2015 tarihli ek rapor doğrultusunda asıl alacak ve faiz miktarına yönelik açık, Yargıtay denetimine elverişli ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön